8 mart dünya kadınlar günü. Kadınlar deyince de bizim toplumumuz da iki temel problemin varlığı dikkat çekiyor. Kadının yaşamda yer alması ki bunu iş yaşamında ve eğitimde var olması olarak ta tanımlamak mümkün. İkincisi de kadına yönelik şiddet. Bu şiddet hem aile içinde kadını örseliyor, hem de çocuğa yönelik şiddet için zemin hazırladığı için çok önemli.
Kadının yaşam içerisinde var olması konusunda AKP iktidarının var olduğu son 5 yıl içinde türbandan başlayarak tartışılan ve konuşulanlar karamsarlığa yol açıyor. Bu karamsarlık dine yönelik tutumları hep kısıtlama olarak algılayan bir kesimin davranışlarından da kaynaklanıyor ama asıl olan kız çocukların bugün özellikle doğu ve güneydoğuda kuran kurslarına gitme oranlarının inanılmaz boyutlara varması.
Sarıkamış’ta bizzat gözlemlediğim ve dinlediğim bu durumda yaz aylarında okul kapalıyken ailelerin hepsi kız çocuklarını kuran kurslarına yolluyorlardı. Başları örülü olarak bu kurslara giden bu kızlar anne-babalarına göre başka gidecek yer olmadığından gidiyorlardı ama başı açık olan kızların örtünme oranlarının her geçen gün artması da bir başka gerçeği yansıtıyordu.
Aile içi şiddeti Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün (KSGM) stratejik planlamasında tanımı şöyledir: “Temel insan hakları ve özgürlüklerin ihlali olup kadınlarla erkekler arasında eşit olmayan güç ilişkilerinin sonucu ortaya çıkan toplumsal bir sorun ve önemli bir halk sağlığı problemi."
Kadınların sosyal yaşamda olmamaları aile içi şiddette artma nedenlerinin başında gelmektedir. Çünkü kadın hiçbir güvenceye sahip olmadığı gibi birey olarak davranabilme için o yaşam alanına bile sahip olmayan bir konumdadır. Bu da şiddete maruz kalan kadının suskunluğuna ve çaresizliğine yol açmaktadır. Demek ki şiddetin önlenmesi için kadının yaşamda var olması, bunun içinde donanımlı olması yani eğitim alması ilk koşullardan birini oluşturmaktadır. Kız çocuğunun okula gönderilmemsi ya da en çok ilk öğretime kadar okumasına izin verilmesi bunu baltalayan en önemli nedenlerden birini oluşturmaktadır.
2007 de yayınlanan araştırmaya göre kadına yönelik şiddette her 3 kadının birinin fiziksel şiddet gördüğü ve her 10 kadından 9 unun haklı görülebilecek dayak yoktur görüşü bulunmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yeşim Arat ve Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Ayşe Gül Altınay'ın bu araştırması kapsamlı bir araştırma olarak dikkati çekmektedir.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün hazırladığı stratejik planlamada temel olarak 6 hedef belirlenmiştir. Bunlar;
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik aile içi şiddetle mücadele konularında yasal düzenlemeler yapılması ve uygulamadaki aksaklıkları ortadan kaldırmak,
Aile içi şiddeti doğuran ve pekiştiren olumsuz tutum ve davranışların ortadan kaldırılması amacıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik aile içi şiddet konularında toplumsal farkındalık yaratmak ve zihinsel dönüşüm sağlamak,
Kadının sosyo-ekonomik konumunun güçlendirilmesine yönelik düzenlemeleri yapmak ve uygulanmasını sağlamak,
Aile içinde şiddet gören kadına ve varsa çocuklarına yönelik ulaşılabilir koruyucu hizmetlerin düzenlemesi ve uygulanmasını sağlamak,
Aile içinde şiddet gören kadına ve şiddet failine yönelik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini düzenlemek ve uygulanmasını sağlamak,
Aile içinde şiddet gören kadına ve varsa çocuk/çocuklarına yönelik hizmet sunumunda kurum/kuruluş ve ilgili sektörler arası işbirliği mekanizmasını kurmak.
Bu çalışmaların multidisipliner boyutta yapılması gerekmektedir. Bu açıdan ilgili tüm kuruluşlar da bu çalışmada yer alacaktır Aile içi şiddetin azaltılması için konunun ders programlarına konması, eşitlik çerçeve yasasının çıkarılması gibi çalışmalar da yer almaktadır.
Bu çalışmalar tabii ki çok önemli çalışmalardır ama bunu çıkaran hükümetin sadece türban üzerinden yaptığı siyasetle kadının durumunu tartışmaya açması ve tüm yaklaşımlarını aksını kısıtlamaya yönelik olması da bir tezadı oluşturmaktadır. Bunun çözümünün kadının toplumdaki yerini tartışmasız kabule, cumhuriyetin kadına verdiği haklarını yaşatmaktan geçiyor. Zor bir süreçten geçiyoruz. Buradaki en önemli paydanın da kadının toplumdaki yeri olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder