Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

9 Eylül 2010 Perşembe

İskenderin Düğümü Çözdüğü Gibi Her Problemi Çözemezsiniz

26 Şubat 2007


Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve çocuk pornosu gibi toplumda yaşanan problemlerin çözümü konusunda herkesin bir fikri vardır. Bu ne yapsan boş, hiçbir şeyi değiştiremezsinden başlar bunu yapanlardan bir kaçını ibreti alem için Taksim meydanında sallandırmaya kadar uzayan bir   seçenekler listesine uzanır.
Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda bu söz konusu olduğu zaman çocuktan farklı olarak olayı yaşayan kadının durumu da önem taşır. Çünkü şiddete maruz kaldığı zaman çocuğun yaş, fiziksel ve ruhsal direnç anlamındaki doğal zayıflığı kadında söz konusu değildir. Yani kadındaki zayıflık öğrenilmiş bir zayıflıktır. Aslında kadının aynı yaş kuşağında olduğu, ruhen ve fiziksel olarak direnç gösterebileceği bir konumu vardır. Ama yaşadığı toplumdaki  çok uzun zamanlardan beri var olagelen  kadın zayıftır, kadın ikinci sınıf insandır ve bunun benzeri yaklaşımların var olmasından dolayı  yaşadıklarını kabullenen bir duruma düşer. 
Bizim ülkemizdeki duruma baktığımız zaman doğuya ve güneydoğuya doğru gidildiğinde bu artık tartışmasız bir de facto duruma dönüşür. Aynı kadın burada görünmeyen ve yok varsayılan birisidir. Burada törelerden bahsedilebilir, yöre insanının değer yargılarından bahsedilir ama hepsinde kadının tarafından bakıldığında bir öğrenilmiş çaresizlik vardır. Yani kadın kendinden öncekilere bakarak bu durum böyle imiş benim de yapacağım bir şey yok, bunu kabullenmek zorundayım demek zorunda hisseder.
Eğer kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesini istiyorsanız, o zaman birkaç cepheden olaya yaklaşmak ve hepsinde de bir şeyler yapmak gerekir. Önce bugün yaşananlara bir çare üretebilmek ve hemen bir çözümü oluşturabilmek için uygulamada yapılacaklar vardır. Burada bu konuyla ilgilenen resmi görevlilere net ve tanımlanmış bir görev vererek durdurmak gerekir. İşte aileyi koruma kanunu bu yüzden çıkmıştır. Bu kanuna göre şiddete maruz kalan kadın polise ve savcıya başvurduğu zaman hemen, beklemeden önlem alınması gerekmektedir. Bu önlem kadının güvenli bir yere yerleştirilmesi veya şiddeti uygulayan adamın ortama yaklaştırılmaması şeklinde olabilir. 
Şimdi bu noktadan baktığımızda hemen görünen şudur: Acaba bunu yapabilecek yer ve donanım var mıdır? Savcılık ve  polis bu konuda bu kadar dikkatli ve hızlı hareket etme konusunda yeterli duyarlılık ve bilgiye sahip midir? Çünkü eğer bu iki durum oluşmuyors,a o zaman istendiği kadar kanunlar çıkartılsın, yönetmelikler yapılacakları söylesin, anlamı olmayacaktır. Üçüncü faktörde böyle uygulamaların olduğunu ve yapabilme hakkı olduğunu kadınlara yani hedef gruba anlatmaktır.  
Görüldüğü gibi kanunu çıkartmak ve uygulayıcılara hadi yapın demek yetmiyor. Sosyal problemlerin doğası gereği başka şeylere de ihtiyaç var. Genellikle bizim gibi göçer gelenekten gelmiş  toplumlarda uzun vadeli yaklaşımlar gereksiz bulunur ve  anlamı yok sayılır. Eğitimde o zaman çok yararlı bir araç kabul edilmez. Çünkü insanlara belli konularda bilgi vererek bilgilendirmek ve duyarlılık  yaratmak anlamsız çaba gibi gözükür. Bu, yarınları düşünmeden yaşayanlara sadece bugüne bakarım diyenlere  iyi bir formüldür. Ama maalesef kadına yönelik şiddet, aile iç şiddet ve çocuk istismarı gibi konularda bu durum çare olmaz.
Bilgiyi konuyla ilgili çalışan ilgili bilim dallarından ve meslekten gelenlerin oluşturacağı ortaklıkla yaratmak ve buna göre sadece kısa dönemde değil orta ve uzun dönemde de yapılacakları ortaya koymak bir çok kişiye gereksiz gelse bile özellikle bizim gibi kaynaklarını israf etme lüksü olmayan ve pratik çözümlerini sürekli kılmak zorunda olanlar için mecburiyettir. Buna toplumun konuyla ilgili bilgisizliğini de eklediğinizde bunun ne kadar gerekli olduğu daha net ortaya çıkmaktadır.
Ama hala bugün bu çalışmalara gereksiz diye bakanların sayısının yüksekliği, ne yapılacaksa hemen yapılsın diyenlerin sayısının çokluğu bu konularda çözüm üretebilmenin zorluğunu ortaya koymaktadır. Keşke her şey İskender’in düğümü çözdüğü gibi çözülebilseydi. O zaman ihtiyacımız sadece bir kılıç olacaktı.
Problemler böyle çözülmüyor. Çözümler için formüller üretmek ve bunların nasıl uygulanabileceğini de söylemek gerekiyor. Yoksa her zaman o anda kim daha kuvvetliyse onun dediği olur. Bugün bu  yaklaşımın geçerli oluyor olması doğru olduğunu göstermiyor. İnsanları hayvanlardan ayıran düşünebilmekse o zaman bunu da kullanabilmek gerekiyor.

Hiç yorum yok: