Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

9 Eylül 2010 Perşembe

Değişen İstismar Tipleri

05 Mart 2007


Şiddetin son dönemde Türkiye’de çok artmış olmasının çocuklar üzerinde nasıl etkileri olduğuna bakmak istiyorum. Şiddetin çocuklar üzerindeki etkilerini araştırdığınızda sadece yediği dayağı ve cinsel şiddeti sorgulamak olaya tek bir perspektiften bakmak olacaktır. Çünkü her geçen gün şiddet kendini babanın çocuğunu dövmesi ya da sokaktaki adamın çocuğa cinsel taciz etmesiyle sınırlı kalmıyor.
Bu değişikliği gazete ve televizyon haberlerine bakarak da anlamak mümkün. Her gün çocuk pornografisi haberleri, okullarda birbirlerini bıçaklayan öğrenciler, sokaklarda kapkaç çetelerinde çantaları alıp kaçan çocuklar, sokakta uyuşturucu etkisinde saldırganlaşan çocuklar ve başka şehirlere giden orada her türlü olaya maruz kalabilen çocuklar gibi 10 yıl önce çok az duyduğumuz ya da  hiç duymadığımız istismar tipleri yaşanıyor.
Bunlara sanki yokmuş gibi hiç bahsedilmeyen çocuk fuhuşu, savaşta kullanılan çocuklar, mülteci çocuklar gibi konuları da eklemek gerekiyor.
Ama benim anlayamadığım geçen hafta sokakta annesinin elinden tutmuş yürüyen küçük Diyar’ın yaşadıklarının hangi kategoride değerlendirileceği. Şehrin ortasında İstanbul’un göbeğinde yürürken  bir sokakta belediyenin açık bıraktığı çukura düşen küçük kız çocuğumuzdan bahsediyorum. Lögar denilen kapağın örtülü olmamasından dolayı açık olan çukuru görmeyen Diyar annesinin elinden kayar ve çukura düşer. İnanılır gibi değildir ama Diyar böyle ölür. Burada bir kapağın olmamasından dolayı   meydana gelen bir çocuk ölümünden bahsediyoruz. Bu ihmalin kabul edilebilir bir boyutu yok. Ne denilirse denilsin bu ihmali işleyenlerin bilinçli istismar suçu işleyenlerden hiç bir farkı yok. 
Problemleri değerlendirirken sadece neden oluştuğunu ve nasıl oluştuğunu tartışmanın yanı sıra   problemi kimlerin nasıl çözeceğini de konuşmamız gerekiyor. Bugüne kadar  tek çözüm kurumu olarak var olan ama her geçen gün azalan boyutta hizmet üretebilen Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu artık çözüm adresi olmaktan uzak. Zaten tek başına hizmeti üretirim, kimseye ihtiyacım yok yaklaşımının getirdiği yalnızlığa meslek elemanları azlığı, değişen problemlere adaptasyon sorunları gibi problemleri de ekleyince çözüm içim farklı adreslerin arayışı da daha artan bir boyutta gündeme geldi. Sivil toplum kuruluşlarının hizmet modelleri ve destek oluşturma çalışmalarına akademik ortamdaki teorik üretimin eklenmesiyle önemli adımlar atılacaktır. Olmazsa olmaz aktörler olan akademik çalışmalar üretenler ve sivil toplum çalışanlarına hizmet üreticilerini eklemek gerekiyor.
Bugün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun bu yük altında ezildiği ve bu yükün altından kalkabilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. O zaman kimler hizmet üretecektir sorusuna cevap aramak gerekmektedir. Bunun ilk cevabı yerel yönetimlerdir.
Yerel yönetimler bu konuda hizmet üretebilecek ilk adrestirler. O yüzden de bu konuda çalışmaları  ama doğru çalışmaları gerekmektedir. Son dönemde bu konuda atılan adımlar olumlu sinyalleri de vermektedir.
Yakın gelecekte yeni yaklaşımların yeni hizmet modellerinin hizmete gireceğini ve değişen ve artan çocuk problemine çareler üretileceğini umuyorum.

Hiç yorum yok: