Türkiye güç koşullardaki çocuklar konusunda Latin ülkelerini arkadan da olsa tam gaz takip ediyor. Yarısı dolu bir bardağa baktığınızda iyimserseniz, aile bağlarının güçlü oluşu bunu yavaşlatıyor diye bakabilirsiniz. Yarısı boş diyenlerdenseniz, bu sefer de arada on yıllık zaman farkları da olsa tüm sorunların aynısının bazen de daha da şiddetli bir boyutta yaşandığını görüyoruz.
Sokak çocuklarında durum böyle, suça itilen çocuklarda böyle, şiddet olgularında böyle. Son dönemde de kaçırılan çocuklar problemiyle tanışan Türkiye, sayıların sürekli artmasıyla panik yaşamaya başladı.
Aslında Amerika’yı her gün keşfetmeye gerek yok. Bu konuda neler yapılması gerektiği bu sorunu uzun zamandan beri yaşayan ülkelerin nasıl çözdüğüne bakarak oluşturulacak modelle probleme eğilmek gerekiyor.
Bu konuda en dertli ülke Meksika. Meksika yaklaşık 25 yıldan beri çocuk kaçırılma problemini güç koşullardaki çocuklar konusunda ilk sırada yaşıyor. Her yıl yaklaşık 5000 çocuk kaçırılıyor. Bu durum öylesine büyük bir problem ki özel güçler oluşturulmuş.
Sadece okula gidip gelen çocukların korunmasına yönelik güvenlik şirketleri oluşturulmuş. Başka bir deyişle bu konuda özel sektör yeni bir iş kolu yaratmış. Okul polislerinin ilk görevi çocuk kaçırılmasının önüne geçmek.
Türkiye bugün 1700 e yakın çocuğunun kaçırılmasıyla uğraşıyor. Aslında bu rakamı yuvarlamamak net rakam olan 1685 çocuğu belirtmek gerekiyor. Çünkü kurtarılan tek bir çocuk bile bir yaşam değerinde.
Ama rakamların haftalık düzeyde artı eksi yirmi olarak değişiklik gösterdiğini de unutmayalım. İstanbul Çocuk Şubesinin haftada bulunan ve kaybolan çocuk sayısının yirmilerde olduğunu belirtmesi bile sorunun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor.
Bizdeki kayıp çocukların neden kaçtıkları sorusunun cevabında aileyle kaçan ve kaçırılan olarak bu olayı sınıflayamamasında acaba ailenin olayları bazen açık olarak anlatmamalarının da etkileri var mıdır acaba? Bence düşünülmesi gereken bir nokta.
Çünkü bireyler halen kurumların arkasından gelen bir toplum görünümündeki Türkiye’de çevreye rezil olmayalım, elalem ne der gibi kaygıların önde gelmesinden dolayı en önemli ilk aşama olan olay hakkında maksimum bilgi toplama işlemlerinin ya geciktiğini ya da yetersiz olduğunu görüyoruz.
Meksika’da bugün çocuk kaçırılma olgularının nedenlerinde ilk sırayı fidye isteme hemen arkasından da organ ticareti ve çocukları fuhuş sektörü ile suç çetelerinde kullanma gelmektedir.
Bunu doğru analiz etmek önemlidir. Çünkü şöyle bir çıkarım yapmanın yanlış olmayacağı kanaatindeyim. Çocuk kaçırma olgularının yakın tarihte nedenlerinin değişeceğini söyleyebiliriz. Özellikle uyuşturucu trafiğinin ortasında olan, fuhuş sektörünün çocuklara doğru artış gösterdiği bir ortamda olduğumuzu düşünürsek, bunun zannettiğimizden daha hızlı olacağını da söyleyebiliriz.
Çocuk polisi aslında olayın farkında olarak önlemler konusunda ciddi çalışmalar yapmakta. Akademik çalışmalardan da yararlanma konusunda elinden geleni yapmaya çalışmakta. Ama bu konu bizde öylesine yeni ki bu konuda bilgi, duyarlılık ve çalışmalar çok kısıtlı.
Panik duygumuz her kaçırılan çocukla birlikte artıyor. Ama yabancı olduğumuz daha doğrusu göreceli olarak yabancı olduğumuz bir problem. Göreceli diyorum, çünkü kayıp kişiler derneği başkanının ağabeyinin kaçırılma tarihi 1992. 18 yıldan beri bu problemi yaşayan insanlarımız var. O yüzden de yeni bir problem yerine yeni yaygınlaşmaya başlayan bir problem demek belki daha doğru olacak.
Ama çözüm için farklı yaklaşımlar ve ortak çalışmaya ihtiyaç var. Hem de hemen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder