Her yeni başlangıçta olduğu gibi 2010’a girerken de iyimser olmak istiyoruz. Kötümser olduğumuz bir yılı geride bırakarak yeni bir yılda beyaz sayfa açmak istiyoruz.
Beklentilerimiz ve beğenilerimizin ne olacağını her konuda düşünüyoruz. Konumuz çocuk ve çocuklarımızın durumuna baktığımızda kötümser bir tablonun var olduğunu söylemek zorunluluğu var. Bu tablonun böyle oluşmasındaki en önemli nedenin de siyasetin ve dinin çocuklar alet edilerek kullanılmak isteğinin bir çok örneğinin bu yıl yaşanmış olması.
Aslında farkındalığın gelişmiş olmasının, amacı siyasi ya da değil ama çocuklar için bir şeyler yapmaya çalışanların sayısının artmasının ve Avrupa Birliği standartlarının zorlamasıyla ya da değil çocuklar için bazı iyi şeylerin gerçekleşmiş olduğunun da altını çizmekte yarar var diye düşünüyorum.
Kısaca burada bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. Ipsos KMG araştırma şirketi tarafından 2007 senesinden bu yana her yıl gerçekleştirilen Türkiye 2010 Beklentiler Beğeniler Araştırması; Türkiye’nin kişisel ve ekonomik beklentileri, tüketim ve yatırım eğilimleri, toplumsal ve siyasi gündeme bakışı, en beğendiği markalar ve ünlüler gibi birçok konuda ilgi çekici ve düşündürücü sonuçlar yer alıyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Ipsos KMG CEO’su Vural Çakır konuyla ilgili şunları söylüyor: “Gelenek haline getirdiğimiz yeni yıl araştırmasının sonuçlarını gördüğümde ilk aklıma gelen sözcükler; endişeli iyimserlik...
2009’a girerken kriz psikolojisi toplumu etkisi altına almış ve beklentiler sert düşüşlerle birlikte negatife dönmüştü. Türkiye’nin daha ileriye gideceğini bekleyenlerde 20 puanlık, kişisel durumunun daha iyi olacağını düşünenlerde 6 puanlık düşüşler vardı. Tüketim harcamalarının azalacağını düşünenler 12 puan artmıştı. 2009 tüketici geri çekilmesi ile başlamıştı.”
Sözlerinde devam eden Vural Çakır, değerlendirmelerine şunları ekledi: “2010 yılına baktığımızda ise bütün ana göstergelerde pozitife dönüş gözüküyor; yeni yıla geri gelen tüketici ile başlıyoruz. Kişisel olarak daha iyi bir duruma ulaşacağını söyleyenlerde 5, kişisel gelirinin artacağını düşünenlerde 2, Türkiye’nin iyiye gideceğini düşünenlerde 2, ekonominin daha iyi olacağını düşünenlerde 5 puanlık artışlar var. Bunlar havanın pozitife döndüğünün göstergeleri; yani işin iyimserlik kısmı.
Öte yandan, bu artış puanları oldukça küçük, 5 puan ve altında. Yani kırılganlığa açık. Geçen yıl ki sert düşüşleri telafi edecek düzeyde değiller. 2007 ve 2008’de yüksek iyimserlikten de uzaklar. Örneğin, 2007 ve 2008’de ekonomi ile ilgili pozitif beklentileri olanların oranı yüzde 50’lerin üzerinde seyrediyordu. Şimdi, 2010’a başlarken seviye yüzde 42’de. Tüketici geri geliyor ama, endişeli bir şekilde geri geliyor...”
Buradaki tüketici sözcüğünü yerine rahatlıkla vatandaşı koymak mümkün. Her konudaki genel yaklaşımın benzer olduğunu söyleyebiliriz gibi geliyor. Bu noktadan baktığımızda da gelecek yılda daha iyi şeyler olacağını öngörürken ancak ve bazı koşullara göre cümlesini kuramadan da edemediğimi ifade etmeliyim.
Bu yıl Çocuk haklarının 20. yılıydı. Önemli bir yıl dönümüydü ama kimse farkına varamadı. Gündeme giremedi. Çocuklarımız ön plana sadece taş atan çocuklar gündemiyle siyasete, imam-hatiplerle dine alet edilerek geldiler. Başkaca da hiç yoktular. Gazetelerde, medyada şiddet gören ve öldürülen çocukların haberlerini saymazsak toplumun yarısını oluşturan ve geleceğimiz dediğimiz çocuklarımız yoklardı.
2010’da iyimseriz. İyi şeyler olacak diye bekliyoruz ama endişeliyiz. Geçmiş yılın körüklenen ayrımcılık izlerinin endişeli olmamızın temel nedeni olduğunu söyleyelim.
Mutlu yıllar.
Endişeliyiz ama iyimseriz.
Endişeliyiz ama iyimseriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder