Okullar tatil oldu. Belki de buna en çok sevinen Milli Eğitim Bakanlığı olmuştur. Çünkü şu son dönemde bakanlıkların dolayısıyla devletin yönetilememesine alışmış olmamıza karşın Milli Eğitim Bakanlığının uygulamaları çocukların geleceğine resmen dinamit döşemekte.
Neden bunları söylüyorum. Çünkü her gün bir başka değişiklik yapılıyor ve çocukların tek bir adım atabilme hakları bu uygulamalarla darmadağın oluyor. Örneğin bu yıla bakalım. Karnelerin dağıtılmasına bir hafta kala liselere sınıf geçme yönetmeliği değiştiriliyor. O yüzden çocuklar karne bile alamıyorlar. Başka bir deyişle o denli keyfi ve sadece akla estiği için yapılan bir uygulama.
Bu sene orta son sınıfta uygulanan OKS sınavı biz çocukları dershanelere mahkum etmekten kurtaracağız denilerek 6., 7. ve 8., 9. sınıflara dağıtıldı. Yani 3 sene üst üste çocuklar sınava girmeye mahkum edildiler. Olan da şu oldu. Dershaneler 6.,7, ve 8. sınıflara da uygulama başlattı. Çocuklar 3 yıl daha erken dershanelere gitmeye başladılar.
Eskiden Maarif okulları başta İngilizce olmak üzere yabancı dil açısından güçlü ve çocukların parasız giderek yabancı dil öğrenebileceği okullardı. Sessiz sedasız bir yönetmelik değişikliğiyle bu okullardaki yabancı dil öğrenimi ağırlığı yok edildi. Bunun sonucu ne oldu? Yabancı dil sadece özel okullarda öğretilir oldu.
Bu iki örnek bile şunu gösteriyor; Sosyal bir devletin temel görevlerinden en önemlisi olan eğitim sadece özel teşebbüsün eline bu son uygulamalarla bırakılmış durumda. Özel okullara bakıyorsunuz, daha ilköğretimde bile yıllık 20 milyardan başlayan fiyatlarla okula gidebilen azınlık bir şeyler öğreniyor. Bir şeyler diyorum çünkü hala bir standart sağlanmış değil. Herkes aynı program çerçevesinde aynı şeyleri öğrenmiyor. Yardımcı ders kitapları başlığı altında öğrencilerin alması istenen kitaplar hep farklı boyutlarda bilgi içeriyor. O yüzden de bilgilenmede büyük farklar oluşuyor.
Buraya kadar anlattıklarım bu son dönemde, Çelik’in bakanlık döneminde meydana gelen olumsuzluklar. Zaten yıllardır bölgesel farklılıklar vardı. Bunlarla sayısı sınırlı iyi okula gidebilmek için meydana gelen yığılmaların çözümü için bir sonuç geliştirilmiş değildi.
Kız çocukların özellikle doğu bölgesinde eğitimin dışında kalma gibi kangrenleşmiş bir problemi de hemen buraya eklemek gerekiyor. Kampanya ile çözüm aranan bu problemin hala varlığını sürdürdüğünü söyleyelim.
Bugün herkesin üniversiteye gitmesini hedefleten bir sistemimiz var. Herkes üniversite mezunu olmak istiyor. Okuduğu okul sonrası iş bulup bulamayacağı önemli değil. O yüzden de üniversite mezunu büyük sayıda bir işsiz ordumuz var.
Eğitim sisteminin ezbere dayalı ve düşünen yerine belletmeye yönelik bir sistem oluşu en büyük çıkmazımız. Burada küçük yaşlardan başlayarak düşünmemeye alıştırılan bir kuşaktan bahsediyoruz. Bu bizim en temel sorunumuz.
Oysaki bugün eğitimin geldiği noktada proje uygulaması ve grup çalışmaları temel prensip olarak değerlendiriliyor. Böylelikle çocuklar kişiliklerini geliştiren, düşüncelerini söyleyebilen bir kuşak oluyorlar.
Bu yılki OKS sınavlarında soruların düzeyi o denli aşağıda tutulmuş ve kolay bir şekilde öğrencilere sunulmuş ki çok sayıda 100 soruda 100 doğru yapan çocuktan bahsediliyor. Tek yanlışla önüne 1000’e yakın çocuğun çıkma olasılığı olduğu bir sınavdan bahsediyoruz. Oysaki geçen yıl aynı sınavda 80 doğru çok iyi okullar için yeterli olurken bu yıl yanlış yapma hakkının sıfır olduğu bir sınavdan bahsediyoruz. Burada standart nedir? Herkes tam puan almış ise o zaman alfabetik sıralama olacak dedikodularının gerçekliği nedir?
Zaten çıkmazda olan eğitimi o anda aklına geleni uygulayan ve devleti devre dışı bırakan uygulamaları ile şu anda görevde olan bakanın yaptıkları her şeyi kördüğüm haline getirmiş durumda. Kaybeden kim? O yaş grubunda sınava girenler. Bu çocuklara yazık değil mi? Yarınlarda arkadan gelenler için bu garabet uygulamalar düzeltilecektir ama bu günün çocuklarının durumu ne olacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder