Toplumsal problemlerin ortaya çıkışı sadece etkilediği gruba ait değil genel nedenlerledir. Yani çocuklara yönelik bir problemden bahsediliyorsa bunun nedenleri sadece çocuğa yönelik nedenler değildir. Bütün toplumu etkileyen nedenler bu konuyu da tetikleyen nedenler içinde çok önemli rol oynamaktadır.
Bugün Türkiye’de çocuğun durumuna baktığımızda bir çok problemin kemikleştiğini ve artık kısa dönemli çözümlerle ulaşılamaz duruma geldiği görülmektedir. Bunun yanı sıra yeni problemler de her geçen gün artmaktadır. En üzücü boyut ise birçok problemin çok görünür ve ortalıkta olmaması, yok varsayılması nedeniyle problemlerin çözümü için hiçbir şey yapılmamasıdır. Bunlar içinde kız çocuklarının yoğun olarak görüldüğü fuhuş sektörünü, erkek çocuklarına yönelik cinsel istismarı, eroin kullanımının özellikle bazı bölgelerde hızla artışını, kız çocukların özellikle doğu bölgelerinde okul yerine Kuran Kurslarına gitmeye başlaması, gasp olgularının artışı, organize çete suçlarında çocukların çok daha fazla yer alıyor olması ve sokakta çalışan çocuk sayısının çok artmış olması gibi en önemlilerini sayıyorum. Bunlarla birlikte halen süren dayak ve fiziksel istismar olgularını, madde kullanımını, okulda akranlar arası şiddet olgularını ve halen bu korunmaya muhtaç çocuklara hizmet verecek etkin ve uzmanlaşmış kurumsal yapılar için hiçbir adım atılmamasını da saymak gerekiyor.
Bu karanlık tablonun nedenlerini irdelediğimizde ilk sırada yoksulluğun aldığını görüyoruz. Dünya Bankasının son yaptığı araştırmadaki verilere göre Türkiye'de nüfusun yüzde 27'si yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Dünya Bankası 2007 yılı "Dünya Gelişme Raporu Seçilmiş Göstergeleri" ne göre Türkiye'nin sosyal açıdan bulunduğu yer şöyle özetlenebilir:
Türkiye’de nüfusun yüzde 27'si yoksulluk seviyesinin altında yaşıyor. Türkiye, yoksul nüfusun oranı açısından Cezayir (yüzde 22.6), Sri Lanka (yüzde 25), Tunus (yüzde 7.6) ve Jamaika (yüzde 18.7) gibi ülkelerin gerisinde görülmektedir. Nüfusun yüzde 18.7'si günde 2 dolar, yüzde 3.4'ü ise 1 doların altında gelir elde etmektedir. Günde 1 dolardan az gelir elde eden nüfus itibarıyla Türkiye; İran, Kırgızistan, Malezya, Fas, Makedonya gibi ülkelerin bile gerisinde kalmaktadır.
Çocuk açısından bu yoksulluğun nasıl etkiler gösterdiğini çocuk haklarının en önemli iki kriteri, gelişme ve yaşatma boyutunda değerlendirdiğimizde şu tabloyla karşılaşmaktayız:
Çocuk sağlığı - Kötü beslenen çocukların toplama oranı yüzde 4’tür. Türkiye, bu açıdan da Romanya (yüzde 3), Sırbistan (yüzde 2), Şili (yüzde 1) gibi ülkelerin gerisinde görülmektedir. Türkiye'de beş yaş altı çocukların ölüm oranı ise binde 32. Bu oran Kolombiya (binde 21), Kuveyt (binde 12), Suriye (binde 16) gibi ülkelerden daha yüksektir. Rakamlar daha fazla yoruma gerek bırakmamaktadır.
Eğitim - Çocukların ilkokuldan mezun olma oranı 1991'de yüzde 90 iken, 2004'te yüzde 88'e düşmüştür. Türkiye bu açıdan Tunus (yüzde 97), Tacikistan (yüzde 92), Kenya (yüzde 91), Romanya (yüzde 93), Moldovya (yüzde 91), Moğolistan (yüzde 97), Kuveyt (yüzde 91) gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır. Son dönemdeki AKP iktidarında her ne kadar kız çocukları için “Haydi Okula” kampanyaları varsa da birçok ailenin kız çocuklarını okutmadığı, onun yerine Kuran Kurslarına başlarını örterek gönderdiği görülmektedir. Bu durum güneydoğu ve özellikle doğuda çok yaygın bir durumdur.
Anne sağlığı - Türkiye'de her yüz bin doğumda 70 anne yaşamını kaybetmektedir. Doğumların halen yüzde 17'sine, yetkin bir sağlık görevlisi girmemektedir. Bu rakamlar Arnavutluk (55 anne, yüzde 2), Ürdün (41 anne, yüzde 0), Romanya (49 anne, yüzde 1), Türkmenistan (31 anne, yüzde 3) ve Özbekistan (24 anne, yüzde 4) gibi ülkelerde Türkiye'den çok daha düşüktür.
Bu kriterler ne durumda olduğumuzu çok açık olarak göstermektedir. Bu durum çok vahimdir. Bu tablonun daha başlangıç olduğunu ve her geçen gün geriye doğru gideceğimizi görebilmek için sadece her yıl artan dış borçlarımıza, artan işsizlik düzeyine ve yoksulluğun düzeyine bakmak yeterlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder