Toplumsal olarak bazı problemlerin çocuk ve genç erişkinler arasında gerçekten yaşamsal tehlike oluşturmaya başladığını çok geç anlayan bir yapımız var. Yapımız var derken sadece bunu problemleri çözme adresi olan resmi makamları kastederek söylemiyorum. Bütün katmanlarda alarm zillerinin çalması en kötü sonuçlardan sonra yaşanan bir durum olarak karşımıza çıkabiliyor.
Globalleşen dünyada her ülkenin neler yaşadığı artık hemen öğrenilebilen bir durum. İnternetten girildiğinde en ilgisiz ve alakasız insan dahi bu konuda bilgi sahibi olabiliyor. Ama bazı ülkelerde ki “Türkiye de bunlardan birisidir” verilerin olmadığını ve bunlara erişilemediğini de gözlemliyoruz.
Rakamsal veriler ya yok ya da resmi kurumlar bunu kamuoyunun dikkatine sunmuyor. Böylelikle problemin vahametinin saklanması gibi bir mantık var mı, bu konuda şeytanın sözcülüğünü yapmak istemediğimden bunu irdelemiyorum ama bu konudaki verinin olmaması bazen de tam ters tepebiliyor. Aslında belki çok büyük hacme ulaşmamış bir problem kamuoyunda sanki büyük bir problemmiş gibi algılanabiliyor.
Böylesi durumlar çok olsaydı belki de kötü durumlara daha çok yer veren bazı konu hakkında çalışan kişilere panik yaratmak istiyor yaftası yapıştırılıp durum kurtarılırdı ama ne yazık ki zaman hep bu tip yazılar yazan kişiler lehine çalışıyor. Bir bakıyorsunuz ki o güne kadar gündeme gelmeyen bir konu sonuçlarıyla birlikte inanılmaz tahribatlarla karşınızda.
Özellikle sosyal problemler bunun çok somut delillerini gösteren konular. Sosyal konulardan da çocukla ilgili konular daha da ön plana geliyor. Burada çocuk konusunun bu ülkede ön plana gelemeyişi çok temel bir etken. İstediğiniz kadar çocuklar geleceğin erişkinleridir çıkarımı herkesin koşulsuz onayladığı bir durum olmasına karşın herkes bugünle ilgili olduğundan ve yarın geldiğinde bakarız yaklaşımı genlerimize işlediğinden çocuklar bu ülkede hep güme gidiyor.
Çocuklar son yıllarda yetersiz de olsa az biraz tartışılan konular ama genç erişkin hala yok sayılan bir kuşak. Bu denli genç bir nüfusun olduğu bir toplumda yukarıda sözünü ettiğim çocuk ve genç erişkin katmanlarının yok sayılması problemleri de beraberinde getiriyor.
Bu kadar lafı neden ettim. Son dönemde gündeme gelen çocuk kaçırma olgularının daha aysbergin sadece görünen ucu olduğunu bildiğim için, eroin ölümlerinin yakın gelecekte çok büyük rakamlara ulaşacağını düşündüğüm için, çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarının problemlerini karşımızda bulacağımız için ve cinsel istismarda hiç konuşmadığımız erkek çocuklarının cinsel istismarıyla karşı karşıya kalacağımız için.
Bu sıra daha uzar; Organize suç çeteleri ve suça itilen çocuklar problemini, çalışan çocuklar konusunu, çocuk fahişeleri, suç korkusu kavramını ve akranlar arası şiddet konularından başlayarak bu listeyi uzatmak mümkün.
Ancak proaktif bir yaklaşım için akademik ortamdaki çalışmalardan başlayarak, sivil toplum kuruluşlarına ve sahadaki meslek elemanlarının vizyonuna kadar bir çok boyutun gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çocuk korumadan başlayarak bir çok konuda hantal olmayan, yararlılığı net ve sürdürülebilir yaklaşımlar için kendi modelimizi oluşturmamız gerekmektedir.
Bunun için bugüne kadar yapılmışları çok iyi bilmek ilk adım, geniş ve multidisipliner katılım ikinci adım. Küçük adımlardan başlamak da üçüncü adımdır. Vizyon sorununun yanına mutlaka çocuklara siyaset üstü yaklaşımın temel prensip olduğunu bilen insanlarla çalışma zorunluluğunu da eklemeliyiz.
Bunlar yeter mi? Yetmez. Bu ülkede devletsiz iş yapılamaz olduğunu kanunlar ve yönetmelikler söylüyor. O zaman onların mutlaka işin içinde olması sağlanmalıdır. Öte yandan toplum bilinci oluşmadan bu işlerin itici gücünün oluşamadığı da bir başka gerçekliktir. Bunun da göz ardı edilmeden mutlaka uygulanması gerekir.
Türk toplumunun kronik hastalığı “en iyi ben bilirim” hastalığının özellikle son dönemde bu konuyu yeni keşfetmiş kişiler arasındaki var olduğu teşhisi sonrası, tedavisi var mıdır bilmiyorum ama bunun da eradike edilmesi çok önemlidir.
Bu işler zor işlerdir, kahramanlıkları ve boş söylemleri pek kaldırmaz. Bilmeyi ve ayakları sağlam yere basmayı gerektirir. Çocuğu çocuk için sevmek, politik amaçları dışarıda tutabilmek önemlidir. Bunu başaranların sayısının günümüzde çok azalmış olması mı bugünkü tabloyu yaratmaktadır, bilemiyorum.
Ama çocuk beklemez. Böyle beklersek de sonuçlarının altında diğer bir çok konuda olduğu gibi ezilir kalırız diye de korkuyor olduğumu bir kez daha söylemek isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder