Şu son dönemde özellikle AKP’nin iktidara gelmesiyle başlayan dönemde yapılan işler hep şaşırtıyor. Bazen bakıyorsunuz bugüne kadar hiç görmediğimiz bazı pozitif adımlar atılıyor. Örneğin, beş bakanın yer aldığı sokak çocukları komisyonu çalışmaları var. Ama bazen çok kötü ve anlamsız işlerle de karşılaşıyoruz. Bu durum özellikle son dönemde büyük artış gösterdi. Artık her konuda sadece Recep Tayyip Erdoğan konuştuğu için ilgili bakan veya genel müdürün herhangi bir açıklaması ya da konuşmasından değil hep Erdoğan’dan bahsetmek zorunda kalıyoruz. Geçen haftaki her kadın en az 3 çocuk yapsın vecizesinin üzerinden bir hafta bile geçmeden bu hafta da çalışan çocuklarla ilgili yasa değişikliğinin haberi geldi.
Geçen hafta aile planlaması konusunda tırpan vurucu ve zarar verici girişimlerin doruğuna, verdiği demeçle ulaşan Erdoğan’ı Sağlık Bakanı da benzeri bir demeçle destekledi. Sürpriz değil. Ama bu çocukların şu koşullarda ancak sokak çocuğu olabileceğini, sonucun hiç de parlak olmayacağını eski Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel ifade etti.
Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalamış ve uyum yasalarının çıkmasıyla uğraştığımızı zannettiğimiz bir dönemde, bu çalışan çocuklara yönelik yapılan değişiklikler o denli tezat ve olumsuz ki bu yasa konuyla ilgili herkesi en hafifinden şaşırttı.
Yeni yasa tasarısı aslında hükümetin yeni istihdam tasarısında yer almaktadır. Bu tasarıda ağır ve tehlikeli işlerde çalıştıran işverenlere sanki teşvik veriliyor ve özendirir nitelikte kararların olduğu görülmektedir.
Bu tasarıya göre ağır ve tehlikeli işlerde çocuk işçi çalıştıran işverene her bir çocuk için 100 YTL idari para cezası verilmesi öngörülüyor. Halbuki mevcut düzenlemede, işveren kaç çocuk işçi çalıştırırsa çalıştırsın, bu ceza şimdiki dönem için 904 YTL. Şu andaki geçerli olan cezanın bile yeterince caydırıcı olamadığını hepimiz görmekteyken böylesine hafifletici ve caydırıcılık özelliğini kaybetmiş bir cezayı koymak sadece istediğinizi yapabilirsiniz anlamına geliyor.
Başka bir şekilde açıklayacak olursak bu yeni tasarıya göre hükümet dokuz çocuk çalıştırmayı teşvik etmiş oluyor. Çünkü 9 çocuğa kadar olan ceza 100 lirayla sınırlı bir cezaya tabii. Bu kanunu ihlal edenler için cezalar periyodik olarak yükseltiliyor. Halbuki çocukların ağır işlerde çalıştırılması yasak. İş Yasası'na göre, 16 yaşını doldurmamış çocuklar ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamaz. 15 yaşını doldurmamış olan çocukların çalıştırılması da yasak. Ancak, ondört yaşını doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış olan çocuklar, bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabiliyorlar.
Çalışma Bakanlığı'nın yönetmeliğine göre, 16 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasının arama ve sondaj, metalurji, taş ve toprak, metal, yapı, kimya, tütün, enerji, nakliye, antrepoculuk gibi ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasak olmasına akrşın bu işlerde çocuk çalıştırılmasının yaygın olduğu dikkat çekmektedir.
Çalışma Bakanlığı'nın yönetmeliğine göre, 16 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasının arama ve sondaj, metalurji, taş ve toprak, metal, yapı, kimya, tütün, enerji, nakliye, antrepoculuk gibi ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasak olmasına akrşın bu işlerde çocuk çalıştırılmasının yaygın olduğu dikkat çekmektedir.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım üzere hükümetin ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değil. Çocuk Hakları Sözleşmesini ben yok sayacağım ve bundan sonra çocukla ilgili düzenlemeleri kendi kriterlerime göre yapacağım açıklamasını yapsa, o zaman bu yapılanların hepsini anlamak mümkün ama söylemlere bakıldığında standartlara uyum ve uluslararası sözleşmelere göre herşeyin organize edileceği söylemleri halen hepsinin dilinde. Görünenle düşünülenlerin farklı olması olasılığı belki burada da geçerli. Spekülasyonları arttırmak mümkün ama sonuç hep aynı. Faturayı çocuk ödeyecek.
Çalışan çocuklarla ilgili problem sadece ağır işler kapsamıyla sınırlı değil. Temel prensip olan "Hiçbir çocuk yaşıyla ve gücüyle orantılı olmayan işte çalıştırılamaz. Çalıştırılma çocuğun gelişimine, eğitim, sağlık, oyun hakkına engel olamaz”. İşe gitmenin okula gidememek, gelişememek olduğunu da bir kez daha hatırlatalım.
İşveren için çocuk 'uysal ve ucuz' emek anlamına geldiğinden bunu önleyebilmenin temel yolu cezanın işverenin ekonomik yararından da yüksek olmasdır.
Ancak para cezalarının etkin olması için işverenin çocuk çalıştırmakla elde ettiği ekonomik yararın üzerinde olması halinde caydırıcılık söz konusu olacaktır. Bugünkü cezaların bile yeterli caydırıcılığa sahip olmadığını görmemize karşın bunların azaltılması tamamen göstermelik bir boyuta dönmesine neden olacaktır.
Bu konuyu tartışırken etkin denetim için altyapının olmadığına dikkat çekmek gerekmektedir. Yeterli sayıda müfettiş olmaması, teknik donanım yetersizliği, organizasyon bozukluğu problemi arttıran diğer unsurlar. Çözümsüzlüğün başında da bunlar geliyor.
Ama son günlerde çocuk konusunda en az 3 çocuk yapılmasının istendiği, arılarla uyuşturucu aranacağını söyleyen Milli Eğitim Müdürünün olduğu ve çalışan çocuklarda cezaları kaldıran yasa tasarılarının gezindiği bir ortamı bugüne kadar hiç görmemiştik. Umarım daha da kötülerini görmeyiz. Çünkü görünen o ki daha da kötü uygulamaları burada konuşacağız ve yazacağız. Ne diyeyim…
Çocuklara yazık oluyor, ülkeye olduğu gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder