Adalet Bakanı geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada şu anda cezaevlerindeki çocuk sayısının 2721’e ulaştığını belirtti. Bu rakam aslında gözden kaçan bir durumu sergiliyor. Çünkü bakıldığında şu anda hükümette görev yapan Başbakan ve kabine bir çok konuya özellikle duyarlı olduklarını gösteren bir tutum sergiliyorlar... Açılımlar, yeni kanunlar ve diğerleriyle sanki proaktif bir davranış içinde oldukları tablosu çiziyorlar.
Diğer konuları bilmem ama çocuk konusunda görünenle gerçeğin çok farklı olduğunu söylemek mümkün. En basit örnek son yaşananlar. Özellikle bir grubun bu konuya çok odaklanmasıyla gündemde kalan ve çözüm çalışmalarına başlanan taş atan çocuklar konusunda Başbakan konuyla ilgili insanları dinledi ve hemen çalışmalar yapılmasını kamuoyunun önünde istedi, çalışmalarla kanunda değişiklikler yapıldı.
Sonuç olarak sadece taş attığı için çift rakamlı yılları cezaevinde geçirmek gibi bir garabetin sonuna geliniyor gibi gözükmekte. Bu harekete bakarak Başbakanın çocuk konusunda bilinçli ve duyarlı bir yaklaşım içinde olduğunu düşünebilir miyiz? Cevap çok net, “Hayır”. Neden?
Çünkü Başbakan önüne gelen bir konuda duygusal yaklaşımlarla sadece o konuya odaklı kısa vadeli çözümler üretilmesi konusunda daha öne de sokak çocuklarında olduğu gibi eyleme geçiyor, komisyonlar kuruyor ve sonuçta da bir şeyler yapmış olunuyor. Bu çok mu kötüdür? Hayır.
Çocuklar için hiçbir şeye yakın düzeyde eylemin bulunduğu bir ülkede o ülkenin bir numarasının bir şeyler yapması iyidir. İyidir de işe yarar mı? İşte onun cevabı, hayırdır. Çünkü sokak çocukları konusuna çok fazla odaklanarak komisyon kurduran ve özellikle çözüm çalışmalarını izlemesi sonucu çok da değiştirmemiştir. Çünkü konunun temeli orada değildir.
Konuyu dar alanda ele alıyorsanız risk altındaki çocuklar olarak ele almak ve durumu değerlendirmek gerekir. Ya da en doğru şekliyle çocuk hakları olarak konuya yaklaşıp bu vizyonla çözüm üretmeniz gerekmektedir.
Bunu yapmadığınız zaman sokak çocukları için modeller üretilir, yaşama sokulur ama tek bir halkaya odaklanıldığından suça itilen, çalışan çocuklara olan kayışlarla organize suç çetelerinde artışlar, kapkaçlar artar ve neden böyle oluyor sorusunu başta bu konunun ilgilileri olmak üzere herkes sormaya başlar.
Burada da ağır cezaların çocuklara verilmesinin ortadan kaldırılması ana sorun değildir. Ana sorun bu çocukların bütün dünyadaki yaklaşımla eğer yaşama geri döndürülmesi ise o zaman cezaevlerini konuşmak gerekir. Daha doğrusu cezaevlerinin yerini alması gereken sistemleri konuşmak gerekir. Cemil Çiçek’ten başlayarak adalet bakanları çocuk konusunda hiçbir şey yapmamayı tercih ettiler. O kadar ilgisiz kaldılar ki deneyimsiz iki psikologla bakanlık bu konuya olan ilgisini ya da ilgisizliğini gösterdi.
Bakanlığın verdiği sayılara baktığımızda tablonun dramatik boyutu çok gözükmüyor. Ama gerçekler farklı. Çocuklarının sayısı bu kadar fazla olan bir ülkede ekonomik krizi ve işsizlik gibi iki ana probleme yaşanıyorsa, o zaman bu nüfus artışında sapmalar olması beklenen sonuçtur. Sosyoloji de tarih de aynı şeyi işaret eder.
O zaman denetimli serbestliği iyi çalıştırabilmek çok önemlidir. Ama suç işleyen çocuğu topluma kazandıracak yapıları kurmak, onları eğitim sistemine geri alabilmek daha önemlidir. Bunlara odaklanmazsanız o zaman sadece göstermelik işlerle kalınır. Konumuz da taş atan çocuklarda kitlenir kalır.
Rakamlarla okuru boğmak istemem ama 2721 çocuğa sadece 117 psikologun düştüğünü söyleyerek size bir fikir vermek isterim. Bu psikolog arkadaşların kaçının adli psikoloji eğitimi aldığını ve yaklaşık 200 çocuğa tek başlarına nasıl yetiştiklerini düşünmeyi ise size bırakıyorum.
Dram gerçekte cezaevlerinde, işledikleri tek suçun arkasından cezaevine giren ve buradan suç makinası olarak çıkan çocuklarda. Başkaca da bir şey söylemeye bence gerek yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder