Kışın her yeri bembeyaz yaptığı bugünlerde sokakta kalan herkes için yaşam çok zor. Görevi için sokakta kalmak zorunda olanlar yine bir şekilde bir çözüm üretiyorlar. Ama çocuklar ve hayvanlar için pek bir çözüm de yok. Bunlara bir de evsizleri eklemek gerekiyor.
Her zaman sokaktaki çocuklarımız önemli bir problem ama en çok da bu kış günlerinde sıkıntı yaratıyor. Çünkü bu soğuğa değil çocuk, erişkinin bile dayanması mümkün değil. Sadece sokakta yaşayan çocuklar değil. Köşe başlarında ellerinde mendil satmaya çalışan veya bir bezle araba camı silen çocuklar da önemli bir problem.
Sokakta elindeki mendil, kibrit ya da kalemi satmak amacıyla size yanaşan çocuğa yardım etmenin o çocukları sokakta kalmaya özendirdiği ve sayılarının daha da arttığını aslında bir çok kişinin farkında bile olmadığını biliyoruz. Çünkü biliyor olsalar çocuklara bu kötülüğü yapmazlar.
Yoksulluğun Cumhuriyet tarihinin en dehşetli ve kötü durumda olmasının kamuoyundan saklanıyor olmasına karşın ortama yansımasının en önemli kriteri sokağa her geçen gün artan sayıda çocuğun çıkması. Her yerde ama özellikle büyük şehirlerde sokaklarda çocukların sayısı hep artıyor. Yoksulluk göçü tetikliyor. Herkes de daha iyi yaşam olduğunu düşündüğü büyük kentlere kaçıyor. Burada da iş olmadığından evde var olan çok sayıdaki çocuk sokaklara yollanıyor. Onların getireceği para evin yaşam kaynağını oluşturuyor.
Günün kurtulduğu ama yaşamın çıkmaza girdiği bir durumdan bahsediyoruz. Çocuklar her gün sokaklarda geleceklerini kaybediyorlar. Yaşadıkları risk o denli büyük ki sağlık, eğitim, korunma ve katılım başta olmak üzere tüm hakları risk altında. O denli risk altında ki kayıp gidiyor.
Bu çocukların risk altında olarak değerlendirilmelerinde birinci etken, çocukluk dönemlerinde yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olmaları gelmektedir. Her çocuğun doğal hakkı olan yaşına uygun bir yaşam yaşama boyutunun bu çocuklarda gerçekleşmediği gözlenmektedir. Gelişimin temel kurallarından olan her çocuk yaşının gerektirdiği yaşamı yaşamalıdır ilkesinin bu kategoride yer alan çocuklarda gerçekleşmediği görülmektedir. Oyun çağındaki çocuğun oyun oynaması, okul çağındaki çocuğun okula gitmesi gerekirken bu çocukların yaşamlarını başka şekilde tehlikeli ve gelişimlerini engelleyen boyutlarda geçirdikleri görülmektedir.
Aslında sayısal olarak bakıldığında büyüyen tehlikenin sokakta yaşayan çocuklar değil ama sokakta çalışan çocuklar olduğunu görüyoruz. Tüm yaşayan çocukların sayısı birkaç bin olarak tahmin edilirken çalışan çocukların sayısı milyona doğru ilerliyor. Öylesine büyük farklar var. Peki neden tehlikeli derseniz bir dolu şeyi saymak mümkün.
Neler mi? İlk olarak yukarıda da belirttiğimiz her çocuk yaşının gerektirdiği yaşamı yaşamalıdır prensibini hatırlatalım. Bu prensipte okulda ya da oyunda veya evinde anne-babasının dizinin dibinde olması gereken çocuk sokakta, caddede, atölyede ve geç saatlerde her türlü tehlikenin sessizce insanı buluverdiği ortalıkta. Bu ilk büyük tehlike. Çocuğun çocukluğunu yaşayamaması. İkincisi evden kopması ve kötü alışkanlıklara doğru hızla yönlenmesi. Özellikle de son yıllarda çığ gibi büyüyen uyuşturucu satışı ve kullanımı düşünüldüğünde bunun ne kadar büyük bir tehlike olduğu apaçık ortada. Aileden kopma, sokaklarda yaşamayı alışkanlık haline getirme, suça yönelme ve görüldüğü gibi zincir uzayıp gidiyor. O yüzden de sokakta çalışan çocuklar büyük bir problem. Ailelerde eve gelen paradan dolayı gizliden çalıştırmaktan göz yummaya kadar çok çeşitli şekillerde buna destek verdiklerinden çözümü bulabilmek ailelere rağmen yapılabilecek bir duruma dönüşüyor.
Sokaktaki çocukların neler sattığını söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Öylesine her yerdekiler ki arabanızın camını silmek için kırmızı ışıkta karşınıza dikiliverirler. Sokakta ceketinizin eteğine yapışıverirler, selpak ya da kibrit vermek isterler. Öteki de sizi tartmak ister. Hepsi de birkaç kuruş parayı sizden alıp başka birinin peşinden koşma planının peşindedir. Aslında birkaç kuruş diye kalemden çıktıysa da artık birkaç bin demek herhalde daha doğru. Bu enflasyon hızıyla bakalım 10 yıl sonra nasıl ifade edeceğiz. Bu cümle de hem enflasyon hem sokaktaki çocuklar konusunda karamsar bir ifade gibi oldu ama gerçeklik payı da oldukça yüksek olduğundan çıkartmamayı tercih ettim.
Çocukların en çok mendil, kibrit satma gibi işleri yaptıkları görülmektedir. Hatta bu çocukların, ailelerinin zorlamasıyla bu işleri yaptıkları, belli bir parayı kazanarak evde babalarına annelerine teslim ettikleri de görülmektedir. Bu sokakta çalışan çocukların bir süre sonra evlerini terk ederek kaçtıkları ve sokakta yaşamaya başladıkları da yapılan çalışmaların sonucunda saptanmıştır. Ülkemizde çok somut yaşanan terörün, yoksulluğun yoğun olduğu bölgelerden büyük kentlere göç eden ailelerin çocuklarının büyük oranda yukarıda anlatılan tablonun bir parçası oldukları görülmektedir. Bu açıdan sokak çocuklarını tanımlarken bu kavramın içerisinde suça itilen çocukların ve çalışan çocukların da yer aldığını unutmamak gerekmektedir.
Görüldüğü gibi sokakta bir çocuk gördüğünüzde, özellikle de bu karlı kış günlerinde gördüğünüzde sadece acımak yetmez. Yapabilecekleriniz olduğunu unutmamak gerekiyor. Ama eğer, bir şey yapmıyor ya da yapamıyorsanız o zaman da yapmamanız gerekli olan şeyleri unutmamak gerekiyor. Bunların başında da bu çocuklara para vermemek geliyor. Çünkü bu yaptığınız o anda bir çözüm gibi gözükse de aslında çocukları çıkmaz bir kısır döngüye daha da derinlemesine sokuyor.
Sokaklarda çocuk kalmasın ama bu karlı kış günlerinde sokaklarda çocuk kalmamasını mutlaka sağlamak gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder