Çocuk fuhuşu ve çocuğun cinsel sömürüsü olarak isimlendirdiğimiz çocuktan cinsel olarak yararlanma ve bundan para kazanma olgusunun halen ülkemizde hiç konuşulmadığını görüyoruz. Halbuki bu konu da durum vahim denilebilecek bir boyuta dönüşmüştür. Bu yüzden acil önlemlere gereksinme bulunmaktadır.
Problemin öneminin anlaşılabilmesinde ilk adım durum tespitidir. Bu açıdan baktığımızda sadece anekdotlar ve duyumlar dışında elde hiçbir şeyin olmadığı gözlenmektedir. Anekdot ismi verilen; olayı yaşayan kişilerin aktardıkları dışında bu konuyla ilgili sayısal verilerin bulunmaması çok düşündürücüdür. Düz mantıkla böyle bir sorunumuz olmadığı için sayılar da mevcut değil yaklaşımının sadece en basit deyişle aldatıcı olduğunu söyleyebiliriz.
Sadece bu konuya özgü bir araştırmanın bulunmamasına karşın başka rapor ve araştırmalarda konuya özgü bazı verilere rastlandığını görmekteyiz. Bunlar içinde en yeni veriyi bu yıl içinde hazırlanan Birleşmiş Milletler CEDAW komitesine sunulmak üzere hazırlanan 6. periyodik Türkiye raporunda görmekteyiz. Bu verinin özgün olmadığını, hukuksal metinler ışığında emniyetin verilerinin yorumlanmasıyla hazırlandığını da belirterek aşağıda yer vermek istiyorum.
Bu raporun, Türkiye'nin 1986 yılından bu yana taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin (CEDAW) 18.maddesi uyarınca; taraf devletlerin her dört yılda bir kadınlara ilişkin sağladıkları ilerleme ve karşılaşılan engellerin CEDAW Komitesine sunulması yükümlülüğü kapsamında hazırlandığını belirtelim. Yaklaşık 65 sayfa uzunluğunda 16 madde ile ilgili durum değerlendirmesini kapsayan raporda 6. maddedeki kadın istismarında kısmen çocuk cinsel istismarı ve fuhuş bölümü de yer almaktadır.
Bu bölümle ilgili özete aşağıda yer verilmiştir:
“Türkiye, örgütlü bir suç olan insan ticareti ile mücadele alanında son yıllarda çok önemli mesafe kat etmiştir. 2002 yılında Dışişleri Bakanlığı’nın koordinasyonunda ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, STK’lar ve uluslararası örgütlerin yer aldığı “İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Görev Gücü” kurulmuştur. Konuya ilişkin çalışmalar Görev Gücü tarafından oluşturulan Ulusal Eylem Planı çerçevesinde yürütülmektedir. Türkiye, tüm paydaşlarla işbirliği içinde çalışmasının yanı sıra, AGİT, NATO, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve İstikrar Paktı tarafından düzenlenen uluslararası faaliyetleri de desteklemekte ve bu yönde aktif olarak çalışmaktadır.
BM Sınır aşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi ve İnsan Ticareti ile Göçmen Kaçakçılığı konusundaki ek iki Protokolü 2003’de onaylayan Türkiye, ayrıca Uluslararası Göç Politikası Geliştirme Merkezi (ICMPD) ile bir işbirliği protokolü imzalayarak, 2004 yılında Uluslararası Göç Örgütü’ne (IOM) üye olmuştur.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 80. maddesinde insan ticareti tanımı yapılarak, bu suç için 8 yıldan 12 yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası getirilmiş, ayrıca insan ticareti suçundan dolayı tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirlerine hükmolunması öngörülmüştür. Söz konusu yasa maddesinde 2006 yılında değişiklik yapılarak insan ticareti tanımına “fuhuş yaptırmak” ibaresi eklenmiştir. Böylece taraf olunan BM Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Mücadele (Palermo) Sözleşmesi, İnsan Ticaretine İlişkin Ek Protokolünün hükümlerine uyum sağlanmıştır.
Ayrıca; Kara Ulaştırma Yönetmeliğinde 2004 yılında yapılan değişiklik ile, kaçak insan taşımacılığı ve ticareti suçları ile diğer bazı suçlar nedeniyle yargı organları tarafından verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunması halinde yetki belgesi sahiplerinin yetki belgeleri iptal edilmektedir.
2006 yılında İçişleri Bakanlığınca yayımlanan Genelge ve ekinde yer alan “İnsan Ticareti ile Mücadele Rehberi” ile insan ticareti suçunun tanımı yapılmakta, bu suçla ilgili Ceza Kanunu hükümleri açıklanmakta ve mağdurlarla ilgili işlemleri yürüten personelin mağdurların güvenliğini sağlamak ve soruşturmayı kolaylaştırmak için dikkat etmesi gereken hususlar talimatlandırılmaktadır. İnsan ticareti mağduru olduğu tespit edilen yabancı uyruklu şahıslara, herhangi bir harç alınmaksızın çalışma iznini de kapsayacak şekilde azami 6 aya kadar ikametgah izni verilmektedir.
İnsan ticaretinde hukuki olarak “çocuk” sıfatı taşıyan mağdurların tespit edilmesi durumunda, mevcut yasal prosedüre ek olarak yapılacak her türlü işlemde, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca çocuğun “en üstün yararı” ilkesi gözetilerek özel önlemler alınmaktadır. Bu bağlamda fuhuş yapan veya insan ticareti mağduru yabancı uyruklu kadınların yanlarında çocuklarının olması halinde, çocukların ülkelerine döndürülmesi ile ilgili yürütülen yasal işlemler süresince çocuklar Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı yaş ve cinsiyetlerine uygun kuruluşlara yerleştirilmekte ve her türlü bakım, beslenme, sağlık, giyim, rehabilitasyon vb. hizmetlerden hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın yararlandırılmaktadırlar.
İnsan Ticareti ile Mücadele Ulusal Görev Gücü tarafından hazırlanan Eylem Planında belirlenen hedefler doğrultusunda, hem potansiyel mağdurlara hem de genel kamuoyuna yönelik bilinçlendirme ve bilgilendirme amaçlı pek çok kampanya yürütülmektedir. Bu kampanyalar çerçevesinde, acil yardım hattı 157 hakkında hazırlanan broşürler, hava limanları ve deniz hudut kapılarında dağıtılmakta, görsel medyada insan ticareti hakkında kamuoyunu bilgilendirici kısa yayınlar yapılmaktadır.
İnsan ticareti alanında adli bilinçlendirmeyi geliştirmek için kolluk kuvveti, hakim ve savcılara eğitim çalışmaları (2007 itibariyle 345 Jandarma Personeli ve 3888 Yabancılar Polisi eğitilmiştir) sürdürülmektedir. Kent merkezleri dışında kalan yerleşim yerlerinde kolluk hizmetlerini yürüten Jandarmaları yetiştiren Jandarma Okullarında “İnsan Ticareti” konusu müfredat programlarına dâhil edilmiştir. Ayrıca bu suçla mücadele etkinliğinin arttırılması amacıyla kılavuzlar ile Türkçe, İngilizce ve Rusça dillerinde hazırlanan El Broşürlerinin dağıtımı yapılmaktadır. Bu alanda çalışan STK’lar da yürütülen bu eğitim çalışmalarına eğitici ve uzman katkısı sağlamaktadır.
Sınır aşan özelliğiyle uluslararası boyutta birden çok ülkeyi etki altına alan insan ticaretiyle mücadele için uluslararası işbirliğinin tesis edilmesi zorunludur. Bu çerçevede, Belarus, Gürcistan, Ukrayna, Moldova ve Kırgızistan ile insan ticareti ile mücadele konusunda işbirliği yapılması için protokoller imzalanmış ve uygulamaya geçirilmiştir. Bu işbirliği ve protokoller çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı tarafından 2005 yılında İstanbul'da "Güneydoğu Avrupa'da İnsan Ticaretiyle Mücadele-İnsan Güvenliği Yansımaları" konulu uluslararası bir konferans ve 2006 yılında Antalya’da KSGM tarafından Moldova, Ukrayna, Azerbaycan, Kırgızistan, Gürcistan, Rusya Federasyonu, Özbekistan ve Belarus’tan ilgili kamu kurum/kuruluşlarından ve bu alanda uzmanlaşmış STK’lardan yetkililerin de katılımıyla “İnsan Ticareti ile Mücadelede Bölgesel İhtiyaç ve Eğilimlerin Belirlenmesi-STK’ların Rolü” (Assessment of Regional Needs and Tendencies in Combating Human Trafficking – the Role of NGO’s) başlıklı bölgesel bir konferans gerçekleştirilmiştir.
“İnsan Ticaretiyle Mücadelede Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi Projesi” İçişleri Bakanlığı tarafından ilgili tüm kurum ve kuruluşların katkıları ile 2006 yılında başlamış, 2007 yılı Temmuz ayında sona ermiştir. Proje çerçevesinde “İnsan Ticareti İle Mücadele Ulusal Eylem Planı” hazırlanmıştır.
Fuhuş:
Türkiye’de yürürlükte olan mevzuat gereği seks işçiliği yapmak suç olmamakla birlikte, seks işçileri, güvenliği ve sağlık kontrolleri devlet tarafından sağlanan mekânlarda çalışmak ve haftada iki kez sağlık kontrolüne gitmek zorundadırlar. Türkiye’de resmi olarak denetlenen 56 genelevde 3000 civarında seks işçisi çalışmaktadır. Ancak, bu seks işçilerinin haricinde aralarında yabancı uyrukluların da olduğu seks işçileri bulunmaktadır.
2004 yılında başlamak üzere ülke çapında uygulanan iki program ile seks işçilerinin sağlık gereksinimlerine bir ölçüde yanıt verilmeye çalışılmıştır. Türkiye Üreme Sağlığı Programı kapsamında “Seks İşçilerinin Güvenli Cinsel Davranışlarının Desteklenmesi Yoluyla Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar ve HIV/AIDS’in Önlenmesi Projesi” ve Türkiye HIV/AIDS Önleme ve Destek Programı kapsamında “Sokakta Çalışan Seks İşçilerine Yönelik Gezici Eğitim ve Danışmanlık Birimi Projesi” yürütülmüştür.
Fuhşa teşvik etme, bunun yolunu kolaylaştırma ve fuhşa sürükleme, Türk hukukunda yasal olarak cezalandırılan suçlar arasındadır. Bu bağlamda, TCK’nın “İnsanlığa Karşı Suçlar” başlıklı 77. Maddesi ile cinsel saldırıda bulunmak, zorla hamile bırakma, zorla fuhuşa sevk etme fiillerini işleyenlere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi hükme bağlanmıştır.
Fuhuş suçu düzenlenerek kişilerin ve özellikle çocukların fuhuşa teşviki, sürüklenmesi fiillerinin hangi koşullarda suç oluşturduğu hususunda 2006 yılında düzenlemeler yapılmıştır. Fuhuş başlığını taşıyan 227’nci maddeye göre;
(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve 3000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması fuhşa teşvik sayılır.
(3) Fuhuş amacıyla ülkeye insan sokan veya insanların ülke dışına çıkmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre cezaya hükmolunur.
(4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevkeden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçların suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Fuhuşa sürüklenen kişi, tedavi veya psikolojik terapiye tabi tutulabilir.”
Görüldüğü gibi sayısal verilerin bulunmamsına karşın yasal maddeler ışığında bazı uygulamalara yer vermeye çalışan raporda durum değerlendirmesinde komşu ülkelerle olan karşılaştırma da yer almaktadır. Burada can acıtan durumun Moldovya, Belarus gibi yeni yapılanan ülkelerde bile durum raporlarının ve sayısal verilerin bulunmasına karşın daha ülkemizde bunun başlamamış olmasıdır.
Sayısal veriler açısında yapılan bir çalışmada fuhuş ,fuhuşa teşvik ve kadın ticareti konusunda 2002 de 1827 olgunun emniyet tarafından yakalandığını 2006 da ise bu rakamın 1932 olduğu görülmektedir. 5 yıllık bir dönemde 20002-2006 arasında toplam 9089 olgunun emniyete yansıdığı gözlenmektedir.
Çocuk kaçırma konusunda ise Emniyete 2002 de 142 olgu, 2003 de 187 olgu, 2004 de 293 olgu, 2005 de 429 olgu, 2006 da 546 olgunun yansıdığı görülmektedir. 5 yıllık bir dönemde artışın % 284.5 olduğu ve bunların sadece Emniyete yansıyan olgular olduğunu başka bir deyişle aysbergin sadece ucunu gördüğümüzü söyleyebiliriz.
Olayların önlenmesinde daha başlangıca bile gelemediğimiz bu konunun yakın gelecekte gündemimizi en çok işgal eden ve tehdit unsuru olacağını hatırlayalım. Organize suç örgütlerinin başrolde olduğu bu konunun başta devlet tarafından önemle ele alınacağı günleri görmek dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder