Aralık başında bir yıllık bir proje kapsamında başladığımız alo-imdat hattının ilk yılını dolduruyoruz. Böylelikle Sağlık Bakanlığı ile olan işbirliğimiz ve Avrupa Birliğinin finans desteği de sona erecek. Proje kapsamında başladığımız Destek Hattına planladığımız sayısal başvuru gerçekleşmese de bazı konulardaki başvurular gerçekten istismar konusunda çok fazla şey yapmamız gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.
Özellikle çocuk fuhuşu, çocuk pornosu ve ensest ile cinsel istismar başvuruları bu konuda yapılanlar konusunu masaya yatırarak konuyu bir kez daha elden geçirmemiz gerektiğini de göstermektedir. Bu konuda çalışmalar yapmakla yükümlü olan ilk iki kuruluş Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Emniyet Genel Müdürlüğü olmasına karşın bugüne kadar ki gözlemlerim bu iki kurumun önemli çalışmalar yapmalarına karşın özellikle işbirliği konusunda isteksiz ve hazırlıksız oldukları şeklindedir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün Çocuk Polisi, Asayiş Şubesi ve yeni kurulan Bilişim Suçları Masası çocukla ilgili konularda çalışmakta olan kurumlardır. Bulardan Bilişim Suçları yeni kurulmuş, özelikle de internet suçlarına yönelik çalışmalar yapan bir bölüm olmasına karşın interpol ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliği konusunda henüz yeterli düzeyde değildir. Bu nokta önemlidir çünkü internette çocuk pornosuna ait görüntülerin hep uluslararası boyutta elden ele gezdiği görülmektedir. İzmir’de çekilen bir çocuk pornosu görüntülerinin Hollanda –Amsterdam’da ortaya çıkması bu piyasada normal gözlenen bir davranıştır. Bunun tek önlenebilirliği de diğer ülkedeki kurumlarla girilen yakın işbirliği olacaktır. Çocuk Polisi ise bence bu konuda atılmış çok önemli bir adım olmasına karşın son dönemde bilemediğim nedenlerden dolayı performans kaybetmektedir. Çocuklara yaklaşımda en önemli kurum şu anda Çocuk Polisi olması gerekirken biz ihbarlarımızda yeterli geri dönüşü alamadığımızdan ilk başvurularımız 155’e yapmaya başladığımıza göre bunun da nedenlerini araştırmak gerekmektedir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ise bence performans konusunda hem hazırlıksızdır hem de yanlış bir yaklaşım içindedir. Çünkü bu tip olaylarda belki de en son kritik edilmesi gereken konularda konuşan Kurumun bağlı olduğu Bakan konuşmalarıyla ümitsizlik yaratmaktadır. Çünkü kanunen saldırıya uğrayan çocukların başvuru yapacağı birinci yer SHÇEK kurumları olması gerekirken bu konuda tek tepki Bakandan gelen “bu konular konuşulmamalıdır” ya da “medyada olaylar yanlış yer almaktadır” sözleridir.
Bugün Taksim’de var olan kız çocukları bakım merkezi yeterli işlevi görememektedir. Bunun nedenlerinin irdelenmesi gerekmektedir. Ayrıca çocukların sayısı artmaktadır. Bu, göç, yoksulluk temelli global nedenlerden kaynaklanmaktadır. Teşhisi doğru koyabilmek çok önemlidir. Bugün sokaklarda yaşayan çocukların sayısı azalıyor tespiti yaparken bunun örgütlü suç çetelerinin çocukları alarak onları kapkaç ve seks ticaretinde kullanıyor olduğunu da görebilmek gerekmektedir.
Bugün artık çocuklara yönelik suçlarda bireylerden daha çok organize suç örgütleriyle karşı karşıya olduğumuzu görmemiz gerekmektedir. Buna yönelik yeni stratejiler geliştirmemiz gerekmektedir. Bu konuda akademik çalışmaların yapılması ve STK larında çalışmalarını yeniden gözden geçirmesi mecburiyet olarak gözükmektedir. Bu konudaki ilk adım belki de hizmet modellerinin tartışılmasıdır. Bugüne kadarki çocuklara tek tek yardım belki de yerini işbirliğine dayalı modellere bırakmalıdır. Çünkü karşımıza çıkan ve çıkacak olan saldırgan profili de değişmiştir. Uyarı sistemlerinin ön plana alınacağı, ailelerin çocuklarını nasıl koruyabileceği üzerine çalışmalar yapılması gerekecektir. Bu konuda tüm tarafların katılacağı çalışmalara başlayarak strateji oluşturulması için geç kalma noktasına gelmeden bir an önce adım atmamız önemlidir.
Bu hizmet modellerinden de alo-imdat hatları en kritik hizmetlerden birisini oluşturmaktadır. Alo-imdat hatlarında işbirliği ve sonrasında olayı sonuna kadar izleyebilmek boyutlarını da gerçekleştirmek hizmetin işlevsel olması için vazgeçilmez koşullardadır. Burada yapılan ihbarların kabulünde isteksizlik, ihbarların sonuçları konusunda geri dönüşün olmayışı gibi önemli dezavantajlar giderilebilir. Bunlar, devlet kurumlarının STK ile işbirliği kültürünün gelişmesiyle çözülecek problemlerdir.
Halkımızın da alo-imdat hatlarına bildirilen olayların kararmış yaşamları aydınlattığını göz önüne alarak “olay beni ilgilendirmez” ve “bana ne” yaklaşımından çıkarak gördüğü olayları bildirmesi gerekecektir. Böyle çalışacak bir modelde tüm tarafların aktif katıldığı ve görevini yaptığı bir hizmet ortaya çıkacaktır ki bu da başarıyı getirecektir.
Destek Hattı ilk planda bunları düşündürmekte ve hızlı değişimin gerektiğinin de sinyallerini vermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder