Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

9 Eylül 2010 Perşembe

SHCEK Çocuk Bakım Kurumlarında Olanlar Hala Bardağı Taşırmadı mı?

12 Şubat 2007


Son dönemde güç koşullardaki çocukların medyada ve kamuoyunda yer alma biçimleri hep aynı oluyor. Bu çocuklarımızın kaldığı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda  personel  tarafından maruz kaldığı kötü muamele ve çocuklarımızın yaşadığı dram. Bu tablo uzun zamandan beri hiç değişmiyor. Hep aynı, benzer görüntüleri seyrediyoruz .
Kamuoyunda bu yüzden sosyal hizmet uzmanına da bir tepki oluşmuş vaziyette. Çünkü perde arkasını bilmediği için zannediliyor ki bunu yapan orada çalışan sosyal hizmet uzmanlarıdır. Aslında düz mantıkla ve olması gereken nedir diye bir an düşünüp baktığınızda karşınıza çıkan sonuç gerçekten de budur. Bu kurumlarda çalışması ve çocuklarla ilgilenmesi gereken sorumlu kişiler sosyal hizmet uzmanları olmalıdır. Ama baktığımızda gerçeğin hiç de böyle olmadığını görüyoruz. 
Sosyal hizmet uzmanlarının deneyimlileri yöneticilik görevlerinden alınarak pasif görevlere verildikleri için çoğu ayrılmış, ya alanlarıyla ilgisi olmayan konularda yaşamlarını kazanmaya çalışıyorlar ya da özel sektörde kendilerine bir yön çizmeye çalışıyorlar. Zaten kısıtlı sayıda olan uzmanlarından aktif olarak yararlanılmaması da bir çok problemi beraberinde getiriyor. Bugün İstanbul başta olmak üzere bakıldığında büyük illerimizin SHÇEK il müdürlerinin hiç biri de sosyal hizmet uzmanı değil. Çoğu milli eğitimden yatay geçişle gelmiş kişiler. Bu konula ilgisi olmayan ve bu konuda yeterli alt yapıya sahip olmayan kişiler.
Halbuki bugün düne göre kamuoyu bu konuda bilgilenmiş ve yeterli düzeyde bilginin getirdiği farkındalıkla neler oluyor sorusunu sormak isteyen bir kamuoyu. Kapalı kapılar  arkasında yaşanan bir çok olayın medya aracılığıyla ortaya çıkması da büyük tepkileri getiriyor. Çünkü bu çocuklarımıza ilk sahip çıkacak olan toplumun kendisi. Bu konuda yüreğini, zamanının, emeğini ve maddi katkısını yapmak isteyen sivil toplum gönüllülerinin  kapısından giremediği yuvalarda neler oluyor sorusuna alınan cevaplar hep bu dramatik  dayak olayları.
Dramatik dayak olaylarının örttüğü hijyen, temizlik ve bakım ve gıda yeterliliği düzeylerinden bahsetmeye sıra gelmiyor. Bu çocuklar boş zamanlarında neler yapıyorlar, kötü alışkanlıklarından kurtulmak için neler yapılıyor? Rehabilitasyon süreçlerinde yapılanların yeterliliği nedir? Bunlar hiç konuşulamıyor. Çünkü bunlara gelene kadar gündemde hep  dayak yiyen çocuklarımız var. Bu dayaklar da diğer bahsettiğim konuların konuşulmasının bile  bu ortamlarda lüks kabul edildiğini gösteriyor.
Yöneticiliğin ilk kuralı bir şeyin neden yapılamadığını veya kötü olduğunu açıklamak değil tam tersi nasıl yapılacağının çözümünü bulabilmektir. Çözüm çalışmalarının ilk kuralı da bilginin kullanılması ve takım çalışmasından geçer. Bu iki ana kural artık yaşamın ilk basamağındaki kişiler tarafından bile bilinmektedir.
Bu  köşede defalarca dile getirdiğimiz bazı şeyleri yinelemekten sıkıldığım için ilgili bakan  için hiçbir şey yazmayacağım. Sadece politikacı olabilmek, makamda kalabilmek için bu kadar çocuğun harcanmasının vicdan muhasebesini nasıl yapabiliyor? Nasıl rahat edebiliyor? Buna şaşırdığımı söylemekle yetiniyorum. Ama bu konuya duyarlı olduğunu söyleyen hükümetin başbakanı ve diğer bakanlar ile milletvekillerinin ve kamuoyunun nasıl sessiz ve tepkisiz kaldıklarını merak ediyorum. Çünkü artık tehlikeli bir boyuta girdik. Sürekli dayak olaylarını duyan kamuoyu artık yaşananları kanıksadı. Malatya’daki olaylar sonrası tepkilerin onda birini bile bu sefer duymadık. Yakında bu durum haber olmaktan bile çıkacaktır. O zaman ne olacaktır? Sorumlu kişiler başımız ağrımadığı için rahatladık mı diyeceklerdir?
Zaten bugüne kadar bu problemin çözümü için yapılanlar hep yetersiz kaldı. Ama hiç olmazsa bir umudu da beraber taşımamızı sağladı. Ancak son dönemde yaşananlar o umudu da bitirmek üzere. Bu umut toplum katmanında da biterse o zaman hiç kimse bir şey yapmak istemeyecek. O zaman da kaybedilmiş çocuklarımızı karşımızda suça itilmiş, uyuşturucu  batağında ve kriminaller olarak bulacağız? Özetle savaşı kaybedeceğiz.
Bir bakanlık buna değer mi?

Hiç yorum yok: