Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Tinerci Çocuklar İçin Kanun Tasarısının Düşündürdükleri

11 Ocak 2010

Geçen hafta Meclis’te bir milletvekili tarafından verilen yasa tasarısı kamuoyunda da yankı yarattı. Çünkü bu tasarıda tiner kullanan çocuklara hapis cezası verilmesi öngörülüyordu.  Aslında tasarıya haksızlık etmemek için başka önlemlerden de bahsedildiğini buraya eklemeliyim. Ancak, medya ve kamuoyunun dikkati, konunun bu boyutu üzerine daha çok yoğunlaştı.

Şunu en başta söylemek gerekiyor; Güç koşullardaki çocuklar ana başlığının özellikle bizim toplumumuzdaki en popüler ve bilinen alt başlığı olan sokak çocuklarının tiner kullanımı yıllardan beri bilinen ve çözülmeyi bırakın her geçen gün artan bir sorun.

Çare hapis cezası mıdır üzerine yoğunlaşan sorulara benim verdiğim cevapları sizinle de paylaşmak istiyorum. Çünkü bu kısır döngü gerçekten yıllar içinde rahatsızlık edici boyuta dönüştü. Konuyu yeni duyan, yeni çalışmaya başlayanlarla birlikte ilk heyecan ben bu sorunu çözerim diyenlerin sağlıksız yaklaşımlarıyla özellikle karar verici organlarda bir kaostur gidiyor. 

Sokak çocuklarını ve tiner kullananları -ki bu oran sokak çocuklarında %98  yani pratikte %100 dür- kurtarmanın tek yolu var. O da rehabilitasyon. Bu tek sözcükten oluşan kelimeyi açtığınızda ise bir çok disiplinden uzmanın inatçı ve sebatkar uzun süreli çalışmasının yattığını görürsünüz. Buna, başarı oranlarının en iyi koşullarda bile %30 olduğunu da ekleyelim. 

Bugün 75 milyonluk Türkiye’de sadece bir tane 30 yataklı UMATEM’in üzerine başka merkezin olmadığını ve Diyarbakır gibi bu problemin en yoğun yaşandığı yerde bile hazır olan binanın 5 yıldan beri kurumlar arası anlaşmazlıktan dolayı açılmadığını da ekleyerek devam edelim. Bu durumda tiner kullananları nasıl tedavi edeceğiz. En önemli problemimiz olan kayıt tutma işleminin bile yapılamadığını bilirken. Medyanın emniyet bu çocukları fişlemiş diyerek yaklaştığı kayıt altına alma işleminin çözüm için ilk adım olduğunu söylemek gerekiyor. Siz bu çocukları kayıt altına alacaksınız ki -bakın fişlemek demiyorum çünkü fişlemek başka bir şey, problemin büyüklüğü hakkında fikir sahibi olunabilsin ve buna göre çözüm çalışmalarını yapabilin.

Şu ana kadar sadece tiner kullanana çocuklardan konuşuyoruz. Potansiyel başlayacak olanların önlenmesi çalışmalarına daha hiç girmedik bile. Meclisin beş bakanlıkla komisyonlar oluşturduğu, raporlar yazdığı bir konuda bile adım atamamak çok güzel bir tablo değil. Ama daha kötüsü model olarak açılmış sivil toplum kuruluşları, SHÇEK, belediye, üniversite işbirliğindeki Yeldeğirmeni Çocuk ve Gençlik Merkezi bile mülteci çocuklar merkezine dönüşmüş durumda. Peki, deniyor ki sokakta çocuk yok. Acaba gerçekten mi yok yoksa, bu çocuklar sokak aşamasını hızla geçip çetelere mi katılmaya başladılar? Bunun sorgulanmadığını ve problem çözüldü havasının oluştuğunu gözlüyoruz. Bu da tablonun vahametini yeterince ortaya koyuyor.

Özetle bir tasarı teklifinin düşündürdükleri bunlar. İyi niyetli ama bilgisizce yapılmış bir teklif olarak gözüken bu durumdan sadece tek bir hatırlatma yaparak sözlerime son vereyim. Bu ülke bundan 20 yıl önce Çocuk Hakları sözleşmesinin altına imza koydu. Çocuklarımızı koruyacağız dedi, hapse atacağız demedi.

Başka ne diyeyim?

Hiç yorum yok: