Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Çocuk Haklarının Sessiz Yürüyüşü

14 Aralık 2009

Çocuk haklarının yirmi yıl önce geçtiğimiz haftalarda imzalanmasının yıldönümü sessiz sedasız geldi ve geçti. Türkiye ilginç bir ülke. Hareketli ve her gün olayların yaşandığı bir gündemi var. Bazen öylesine yüklü bir gündemi oluyor ki başka toplumlarda sansasyonel olacak bir olay sessiz sedasız geçip gidiyor. Ama dedikoduya meraklı ve izlemeyi seven bir toplum olduğumuz için de gizli dünyalarını açık eden, ikili ilişkileri gösteren her türlü haber hep manşetlerde ve ilk haber niteliğinde karşımıza çıkıyor.

İşte böyle bir ortamda Çocuk Hakları Sözleşmesinin 20. yılı da geldi geçti. Çocukların her zaman siyaset üstü kalması gerektiğini düşünen ve her zamanda bunu uygulamaya çalışmış birisiyim. Ancak, son dönemde, çocukların öne sürülerek özellikle Kürt ve din siyasetine alet edildiğini izliyorum. Çocukları alet ederek gösterilerde öne süren yaklaşımlar konusunda hiç yorum yapmayanların, sonrasında sürekli bu konuyu irdelemeleri ve sadece olaya alacakları ceza indirimi açısından bakmalarını, sadece çocuk hakları savunuculuğu açısından değerlendirirsek doğru olur mu  bilemiyorum. Aynı şeyler din konusunda da yapılıyor. İmam Hatip Liseleri konusunda mangalda kül bırakmayanlar kız çocukların okutulması konusunda hiç ses çıkarmıyorlar.

Aslında çocuk hakları konusu tek başına hiçbir zaman öne çıkamayan bir konu. İlk meclis gündemine gelip kabulü için oylama yapılmasını iki yıl boyunca her oturumda arkaya atılmasıyla geçirdik. Bu konuya inanan ve bunu savunan bir bakana rağmen yaşadığımız buydu. Yani hiçbir türlü konu ön plana çıkmıyordu.

Çocuk hakları konusunun özellikle bizim gibi nüfusunu büyük oranda çocuk yaştakilerin oluşturduğu bir toplumda çok daha ön planda olması gerekiyor. Günlük yaşamda şiddete uğrayan çocukları, cinsel istismarların yaşandığını, suçlu çocukları ve kaçırılan çocukları izliyoruz.

Çocuğun yaşamının tehdit edildiği olayların hep artıyor olması yüzünden belki de en önemli konu olan katılım hakkını kimse dile getirmiyor. Çocuğun görüşünün alınması konusunda sanki böyle bir konu yokmuş gibi davranmaya devam ediyoruz. Katılım hakkı yaşma geçse, düşüncesini söyleyebilen çocukların erişkin olduklarında da görüşlerini söyleyeceklerini ve gerçek bir konuşan Türkiye imajına sahip olacağımız açık ama bu gerçekleşmiyor.

Yirmi yıldan beri ağır aksak çocuk hakları konusunda iki ileri bir geri yürüyoruz. Bugün düne göre birçok insanın daha konudan haberdar oluşuna ve bu konuda çalışan, bir şeyler yapmaya çalışan insan sayısının ama sadece sayısının artışına seviniyoruz. Bu konuda yapılanların kalitesini ise pek tartışamıyoruz. Çünkü işin içine siyaset girdiğinden beri hep yanlı ve maksatlı yaklaşımlar var. 

Bu da işleri iyice karman çorman yapıyor. Çocuklara haklarını öğretsek belki de bu işlerin çözümündeki en olumlu adımları atacağız. Çünkü gerçek sahipleri o zaman haklarını koruyacaklar. Böylelikle vekil olarak hareket edenlerin yaptıkları sadece çocuklarla bütünleştiğinde işe yarayacak.

Çocuk haklarının sessiz yürüyüşü devam ediyor. İlk yirmi yılda olumlu adımların sayısının çok olmayışı moralleri bozabilir. Ama bu sessiz yürüyüşün her şeye rağmen devam ediyor olmasının da bence cesaret verdiğini vurgulamak gerekiyor.   

Hiç yorum yok: