Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

26 Aralık 2011 Pazartesi

Çocuklarımızın da Söz Hakkı Var: Çocukta Katılım Hakkı


Bir yılı daha deviriyoruz. Bu yıla baktığımızda her geçen yıl gibi iyi şeyler de kötü şeyler de vardı. Çocuklar adına birçok konuda yapılanlar vardı ama çocuk hakları perspektifinden baktığımızda katılım hakkı adına hiçe yakın aktivitenin olması, ümitlerimizi biraz kırıyor.

Bu açıdan çocuk hakları kavramını ve özellikle katılım hakkının ne olduğunu hatırlamakta fayda var.

Türkiye’nin de imzaladığı Çocuk Hakları Sözleşmesiyle birlikte çocuklar için yeni bir dönem  başlamıştır. Bugün Dünya’nın tümüne yakınında yaşayan insanlar ve devletler çocukları hakları olan bir birey olarak kabul edeceklerini garanti etmişlerdir.  

Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1989 da imzalanması ve tüm Dünya’da kabul edilmesinden beri bu konudaki en önemli referans, Sözleşmedir. Bu Sözleşmenin de 4 temel kavramı olan çocuğun korunması, yaşatılması, geliştirilmesi ve katılımıdır.

Bugün sağlığı, eğitimi, şiddetten korunması ile ilgili yapılanların çocuk politikaları açısından  değerlendirilmesi ve bu vizyonla bakılması gerekmektedir. 

Çocuk haklarının temel prensiplerinin başında çocukların da yetişkin insanlar gibi haklara sahip olduklarının vurgulanması gelmektedir. Çocukların da yetişkinlerde olduğu gibi görüşlerini ifade etme özgürlüğü, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü ve dernek kurma özgürlüklerinin bulunmasına vurgu yapılmaktadır. Pratikte farklı toplumlarda bazı geleneksel uygulamaların, kültürel yapıların engel yaratabileceği de gözlenmiştir.

Katılım hakkının en yoğun ve etkili yaşanacağı ilk ortam çocuğun en çok vakit geçirdiği ortam olan ailesidir. Aile ortamında katılım hakkının yaşama geçmesi için çocuğun aile içindeki kişisel hak ve özgürlüklerinin bilinmesi ve uygulanması önemlidir.

Çünkü çocuk geleneksel olarak ailenin bağımlı, görünmez ve edilgen bireyi olarak kabul edilmektedir. Bu, ülkemiz için de geçerli bir durumdur. Çocuğun bir birey olarak kabul edilmesi, görüşünün alınması  ancak çok yakın zamanda gerçekleşen bir durumdur.

Diyalog, uzlaşma ve katılım yöntemlerinin kullanımı ile çocuk aile ortamında görüşlerini açıklama konumuna yükselebilmiştir. Aile ortamının demokrasinin ilk uygulama alanı olabilmesi, o toplumun demokratik yönetimi için en önemli adımlardan birisini oluşturacaktır.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

18 Aralık 2011 Pazar

Siber Şiddete ve Akranlar Arası Şiddete Dikkat


Çocuk  kavramının yaşamımıza girmesinin miladı olan 17. yüzyıldan bugüne köprünün altından çok sular aktı. İlk zamanlarda sadece sağlığının yeterli olması ve  işgücü için sağlam bir  insan olması tek hedefken bugün yetişkin bir insan kadar hatta daha fazla boyutta irdelenen bir konuma sahip.

Çocuk Hakları Sözleşmesinin kabulu, bilinirliğinin artmasıyla daha çok tartıştığımız bir boyuta ulaştı.

Şiddet ise eskiden beri var olan ve her dönemde olduğu gibi problem sıralamasında birinciliğimi her  zaman koruyan bir  başlık. Ama değişen, şiddetin türü.

Zaman ilerledikçe teknolojiyle beraber uygulanan şiddetin türü değişiyor ya da  eskiden çok farkında  olmadığımız şiddet türlerinin farkına varıyoruz. 

Özellikle iki tip şiddetin her geçen gün daha da önplana geldiği görülmektedir; Akranlar arası şiddet, Siber  şiddet.

Akranlar arası şiddet, aslında hep var olmuş olan ama bizim ancak son on yılda tartışmaya başladığımız bir konu. Neden sadece 10 yıldır tartışıyoruzun cevabı ise çocukların artık bıçak ya da  tabancayla tanışmış olmaları. Daha eski zamanlarda da akranlar arası şiddet hep vardı.

Fiziksel olarak daha güçlü olan ve problemli çocukların kendilerinden daha güçsüz çocuklara şiddet  uygulamaları hep var olan bir şiddet türüydü ama sonuçta yaralama ya da fiziksel zarar az  olduğundan çok dikkati çekmezdi. Ama ne zaman okullara bıçak girdi, çocuklar silahla tanıştı o zaman  olayların sonu da ciddi yaralama ya da ölümle sonuçlanır  oldu.

Ama bu durum gözümüzü sadece bu tip olaylara açmamıza neden olmamalı. Çünkü çocukların aralarında yaşadığı bu şiddet o denli ağır ve kalıcı hasarlar yaratıyor ki, akranlar arası şiddet olgusuna,  idarelere yansıyan olaylar olmasa da mutlaka eğilinmeli ve hem öğretmenlere hem de öğrencilere  yönelik koruyucu programlar oluşturulmalı.

Diğer problem ise siber şiddet. Son dönemin her geçen gün artan boyutlu problemi. Cep telefonları artık günlük yaşamın en önemli aracı. Özellikle adolesan çağdaki çocuklar için. Internet ise iletişimin artık olmazsa olmazı ve gençlerin iletişim için kullandığı tek araç.

Konu her geçen gün öylesine çetrefilleşiyor ki bu konuda alınacak önlemler sadece tek yönlü ve kısa  dönemli olamayacak kadar büyük bir problemle karşı karşıyayız. O yüzden de bu probleme çok yönlü yaklaşım ilk atmamız gereken adım.

Görüldüğü üzere karşımızda iki büyük sorun var. Sinsice artan ve kendini hissettirmeden tehlikeli olan bir problem diziniyle karşı karşıyayız.

Çözüm için oturup düşünmeli ve ciddi önlemlere doğru yol almalıyız.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

11 Aralık 2011 Pazar

İnsan Hakları ve Çocuk Hakları


Bu hafta İnsan Hakları Haftası. 10 Aralık’ta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 63. yıldönümü kutluyoruz. Görüldüğü gibi uzun ve bir çok kavramın yerleşik boyuta dönüşebileceği kadar uzun bir zaman geçmesine rağmen hakların hala ihlallerinin sıklıkla yaşandığı bir dünyada olduğumuz gözüküyor.

Çocuklar ve kadınların haklar açısından en şanssız grupların başında geldiğini ise biz değil tarih ve rakamlar söylüyor. Her ne kadar İnsan Hakları Sözleşmesinin var olsa da daha odaklı ve küçük gruplara yönelik olarak ortaya konan sözleşmelerin ne kadar koruyucu olduğu tartışılır.

Kadınlar için CEDAW, çocuklar için Çocuk Hakları Sözleşmelerinin kabulu bir devrim de olsa tek başlarına koruyucu olabildiklerini söylemek çok mümkün değil.
 
Özellikle çocuklar için bir çok rakamdan bahsedilebilinir ama insan hakları haftasında İnsan Hakları Vakfının yayınladığı rakamların dikkat çekiciliği konuyu suça sürüklenen çocuklara yöneltiyor.

Vakfın raporuna göre;

2011 yılında cezaevlerinde tutulan mahpusların sayısı artmaya devam etmiştir. 30 Nisan 2011 itibariyle bu rakam 124.074’e ulaşmıştır. Mahpusların 53.796’sı tutuklu, 70.278’i hükümlüdür.

Çocuk mahpusların sayısı 2290’dır. Bunların 2072’si tutuklu, 218’i hükümlüdür. Yetişkin mahpuslarda tutuklu oranı %42.4 iken, çocuk mahpuslarda tutuklu oranı %90.4’tür.

Bu rakamlar çok irkiltici ve düşündürücüdür. Çünkü çocukların rehabilitasyonunu adalet sisteminde ön plana almamız gerekirken tam tersi cezalandırmanın ön planda geldiğini gösteren bir resmi ortaya  koymaktadır.

Son olarak gündemde büyük yer alan ama olumlu sonuçlar yerine öldürme ve şiddet olgularının arttığı görülen aile içi şiddet olgularında çarpıcı bir istatistiği buraya almak istiyorum.

Rapora göre 2011 yılında her gün ortalama 3 kadın öldürülmüştür.

Bunun öncelikli çözümü halen ele alınmayan sığınma evleridir. Adına ne derseniz deyin ama bu evlerin sayısı çoğalmazsa, diğer tüm tedbirler sadece palyatif ve etkisiz kalacaktır.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

5 Aralık 2011 Pazartesi

Korunmaya Muhtaç Çocuklar Tanımı Değişti mi?


Korunmaya muhtaç çocuklar tanımı değişti mi sorusunu sormak ihtiyacını radyoda Diyarbakır Valisi’nin demecini dinledikten sonra duydum. Haberde bundan sonra gösteriye katılan çocukların ailelerinin   yanından alınacağı ve kurum bakımına alınacağı belirtiliyordu.

Son yıllarda özellikle siyasi amaçlarla çocukların kullanımından da onları kullanarak çocuk  sektöründen kendilerine kariyer yapıyor gözüken ama aslında gizli amaçlarına hizmet edenlerden nefret ettiğimi bilenler biliyor da bilmeyenlere bir kez daha söyleyeyim.

Ancak, bu haberi dinlerken amaçtan sapma duygumu önleyemediğimi de belirteyim. Evet, siyaseten  kullanılması bir çocuk için çok kötü ama bunun karşılığı o çocukları ailelerinin yanından alıp kurum  bakımına vermek çok mu iyi birşey.

Biraz kafamın karıştığını itiraf edeyim. Bugün korunmaya muhtaç çocuklar deyince gizli ekonomik kriz  diye isimlendirdiğim ve özellikle alt sosyo-ekonomik düzeyde herkesin etkilendiği bir ortamda aile planlamasının da terk edildiğini düşününce, zaten büyük sorunlarla boğuştuğumuz ortada.

Çocuk  gelinlerin ancak televizyon dizisiyle toplum dikkatine gelebildiği bir toplumda yaşadığımın tabii ki farkındayım ama yine de dünle karşılaştırınca en azından haberdarlık konusunda biraz yol  aldığımızı söyleyebilirim.

Yani insanlar sadece kendi çocuklarını değil, diğer dedikleri çocukları da artık biliyorlar, onlar için birşey yapmasalar da en azından haberdarlar.

Ama taş atan çocukları ailelerinden aldığımızda o çocuklarımızı ön saflara gönderen militanlar gibi  çocuklara yarar değil sadece zarar veriyor olmaz mıyız? Çünkü çocukların rızasının aranmayacağı  izlenimini aldığım bu haberde  çocuklar arada ezilmeyecekler mi?

Gördüğünüz gibi bir dolu soruyu sorduracak bir uygulama. Problemin çözümüne ne kadar hizmet eder  bilmiyorum ama korunmaya muhtaç çocukların büyük fotoğrafına hizmet etmeyeceğini biliyorum.

Suça itilen çocuklar için Adalet Bakanlığı’nın yapmadıklarını daha tartışmaya açamazken böyle bir  sorunu tartışacak olmamız bence en hafif deyimiyle şanssızlık.

Bence bu karar üzerinde düşünülmesi ve bir kez daha değerlendirilmesi gereken bir karar.


Kaynak gösterimi:  www.0-18.org