Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar - GDO

09 Kasım 2009

Dünya üzerinde her geçen gün doğanın tükenmesiyle birlikte yaşamın zorlaştığı görülüyor. Özellikle doğayı bizim gibi hoyrat kullanan ülkelerde bu çok daha bariz ortaya çıkıyor. Bunun en iyi örneği son dönemlerde yaşadığımız sel felaketi. Eskiden olmayan su baskınları bugün artık her yağmurdan sonra bizleri esir alıyor. Su içinde yüzen arabalar, otobüsün üzerinde kurtulmayı bekleyen insanlar bazen komik bile olabiliyor ama babasının elinden kayıp da suyun akıntısına kapılıp giden 5 yaşındaki çocuklar içimizi acıtıyor.

İnsanoğlu da bilimi kendi avantajı için kullanarak bazı değişikliklere gidiyor. Özellikle beslenmede bu çok daha bariz olarak ortaya çıkıyor. Bir çok besinin aklımıza gelmeyen şekillerde karşımıza çıkışı önce şaşırtsa da, eğer hoşlanmış ve beğenmişsek bunları kullanmamıza ve tüketmemize neden oluyor. Aklıma ilk gelen örnek dörtköşe karpuzlar. İlk gördüğümde çok şaşırmış ama daha sulu ve tatlı olduklarını görünce bir süre de almıştım. Daha bir çok örnek verilebilir. Ama bunların hepsinin de genetiğinin oynanmasıyla yaratılan ürünler olduğunu ise düşünmemiştim.

Aslında hormonlu yiyecekler yaşamımıza girmiş vaziyette. Organik gıdaları alternatif olarak kullanma yoluyla bunlardan bir şekilde kaçmaya çalışıyoruz ama bazen de rengine, şekline aldanıp aldığımız da oluyor.

Son günlerde genetiği değiştirilmiş gıdalar konusu sürekli tartışılıyor. Çıkan bir yönetmeliğin GDO  ların alımını kolaylaştırdığını söyleyenler de var. Öte yandan bu gıdalar üzerinde denetimi sağlayacağını söyleyenler de var. Ama günlük yaşamda o kadar içimize dönmüş ve yaşadığımız  toplumdaki olayları tek ve en önemli sayar durumdayız ki dünyanın uzun süredir tartıştığı bu problemi tartışıyor olmamız bile bence dünya gündemini yakalamamız açısından önemli. Havadaki yaşama düzeyini tehdit eden karbon miktarını ise hala tartışmıyoruz. Dünya panikte ve bir çok yerde S.O.S. verilmiş durumda ama biz hala hiç konuşmuyoruz. 

Önce tartıştığımız konunun bir tanımını yapmakta fayda var. Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikro-organizmalara "Genetiği değiştirilmiş organizma" (GDO) deniyor. Tanımı özetle böyle. Genetiği ile oynanarak  değiştirilmiş gıdalar bu kategoriye giriyor.

Domates bu olayın ilk örneklerini oluşturuyor. Ticari açıdan başarıyı gören üreticiler de 1990’lı yıllardan başlayarak tüm dünyada satışa başladılar.

1996'da 6 ülkede 1.7 milyon hektarlık bir alanda başlayan GDO'lu ekim, günümüzde 25 ülkede 125 milyon hektarlık alanda yapılıyor. En son Mısır bu ülkelere katılırken, Tazmanya GDO'lu üretim projesini erteledi. Yunanistan ise GDO'lu mısır ithalatı yasağını 2 yıl uzattı.

Uzmanlar genetiği oynanmış gıdaların zararlarını şöyle sıralıyor;

1. İnsan sağlığı
Alerjik reaksiyona neden oluyor.
Antibiyotik direncini zayıflatıyor.
Toksik etki yaratıyor.

2. Ekosistem
Normal ve organik tarımı tehdit ediyor.
Ne kadar uzak alanda olursa olsun rüzgar ve arılar yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor.
GDO'lu tarım yapılan alanlardaki haşereleri yiyen kuşların türü tükeniyor.
Canlı türleri açısından tehdit.
Bio-çeşitliliği yok ediyor.
GDO'lu ekinler, tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da genlerini değiştirebiliyor.

Bu kadar zararlı olan bir şey nasıl oluyor da bu kadar yaygın kullanımda sorusunun cevabı ise çok açık: Tarımsal verimi çok arttırmanın yanı sıra tarıma uygun olmayan topraklarda bile üretime olanak sağlayabiliyor. GDO’larda tarım ilacı kullanımının kalkması ve en önemlisi de üretim verimliliğinin 10 kata kadar artırması sayesinde de vazgeçilmez oluyor.

Avrupa Birliği'nde GDO'lu  ürünlerin üretimi, ithalatı, kullanımı kabul edilmiyor. AB içinde GDO üretimini yasaklayan 6 ülke var. Avusturya, Fransa, Yunanistan, Macaristan, Almanya ve Lüksemburg, bu ürünlerde sıkı bir denetim ve etiketleme politikası uyguluyor. GDO etiketlemesi yapılabilmesi için ilgili ürünün yüzde 0.9 oranında GDO içermesi gerekiyor.

AB bu konudaki uygulamalarını 2003’te yürürlüğe giren 1829/2003 sayılı yönetmeliğe göre yürütüyor. Yönetmeliğin etiketlemeyle ilgili bölümünde, bu uygulamanın ‘GDO içeren ya da GDO’dan oluşan gıda maddeleri için’ ve ‘GDO içeren ya da GDO’dan oluşan ürünlerle üretilen gıda maddeleri için’ geçerli olacağı belirtiliyor.

GDO içermesine karşın etiketlemeye gidilmeyecek durumlar ise 18.10.2003 tarihli AB Resmi Gazetesi’nde şu şekilde ifade ediliyor: “Bu bölüm, yüzde 0.9 oranından daha yüksek olmayan oranda GDO içeren, GDO’dan oluşan ya da GDO’yla yapılan gıda ürünleri için uygulanmayacaktır.”

Avrupa Birliğinin bu konuda çıkardığı yönetmelik ise başlıca şu maddeleri içeriyor :

1. Birden fazla malzeme içeren ürünlerde, içindekiler listesinde ‘genetiği değiştirilmiş’ ya da ‘genetiği değiştirilmiş … ile üretilmiş’ ifadelerinin ilgili malzemenin hemen arkasından parantez içinde yazılması gerekiyor.

2. Malzemenin bir kategorinin ismi olarak gösterildiği durumlarda, ‘genetiği değiştirilmiş ... içerir’ ya da ‘genetiği değiştirilmiş ...le üretilmiş ... içerir’ ifadelerine içindekiler listesinde yer verilmesi gerekiyor.

3. İçindekiler listesinin bulunmadığı durumlarda ‘genetiği değiştirilmiş’ ya da ‘genetiği değiştirilmiş ...le üretilmiştir’ ifadelerinin etiketin üzerinde açıkça görülür şekilde yer alması gerekiyor.

4. İlk iki maddedeki GDO vurguları, içindekiler listesinin altında dipnot olarak yer alabilir. Bu durumda en az içindekiler listesinde yer alanların boyutunda yazılması gerekir. İçindekiler listesinin bulunmadığı durumlarda etiketin üzerinde açık şekilde yer almalıdır.

5. Gıda ürünün nihai tüketiciye satıldığı aşamada, paketlenmemiş ürünlerde olduğu kadar büyüklüğü 10 cm2’yi geçmeyen paketlerde satılan ürünler için GDO’yla ilgili ifadeler sürekli ve görülür bir şekilde ürünün sergilendiği tezgâhın üstünde ya da hemen yanında ya da paketleme malzemesinin üzerinde kolay şekilde tespit edilebilecek ve okunabilecek büyüklükte olmak kaydıyla yer almalıdır.

Bizdeki tartışmaların daha çok süreceği gözüküyor. Ama net olan bir şey var ki halen yaşamımızda var olan GDO’ların bir an önce yaşamdan çıkmaması halinde, çocukların göreceği zararların büyüklüğü dehşet uyandıracak boyutlarda olacak.

Hiç yorum yok: