Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Çocuk Beklemez

21 Aralık 2009

Çocuk Haklarının durumunu konuşurken en doğru yöntem, çocukların maruz kaldıkları durumun analizinin yapılmasından geçiyor diye düşünüyorum.

Bu analiz hem eğitimde, hem sağlıkta hem katılım konusunda geçerli ama en çok da korunma konusunda ön plana çıkıyor. Çünkü korunma konusu gündeme geldiğinde ilk planda istismar, suça itilen çocuk ve sokak çocuklarının uyuşturucu konusuyla birlikte gündemi oluşturduğunu görüyoruz.

Belki bizim göz ardı ettiğimiz en önemli konulardan birisinin işbirliği olması ve bunun pratikte yaşanmıyor olması, problemlerin çözümünü de çıkmaza sokuyor.

En basitinden başlayarak devlet sivil toplum işbirliği gerekirken bunun gerçekleşmesinin pratikte yaşanmadığını izliyoruz. Çünkü devlet kendi gibi düşünen sivil toplum kuruluşlarıyla paylaşım yaşamayı tercih ediyor. Bugün için siyasal konular için işbirliğini güçlü bir şekilde yapan sivil toplum kuruluşlarının ağırlığının olması sadece tek konunun ana problem olduğu resmini dışarıdan veriyor. Bugün baktığımızda sadece gösteride taş atan çocuklar için büyük bir çalışmayı izliyoruz. Ama çok daha fazla sayıda yaşanan çocuk anneler, uyuşturucu konusunda hiç ses duyamıyoruz. İstismar da gündemde ama hangi boyutta belki bu tartışılmalı diye de düşünüyorum.

İşbirliğini sahada daha fazla olumsuzluğa yola açan boyutu da özellikle meslek gruplarında bir türlü oluşturulamayan işbirliği. Bu çok önemli çünkü çok popülerleşen bir alan olan istismar konusundan girecek olursak en önemli dört meslek grubundan tıpçıların hukukçularla, hukukçuların sosyal hizmet uzmanlarıyla, sosyal hizmet uzmanlarının psikologlarla, ilişkileri zayıf hatta sahadaki uygulamalara bakarsak yok.

Tıpçılarda bile çok sayıda ihtisas alanının bu konuda olmazsa olmaz olduğu bir boyutta olması işi zorlaştırıyor. Bu konunun popülerliği, popüler olmayı seven birçok kişiyi bu konuda konuşmaya ve ben varım demeye itiyor ama sadece konuşarak ve bunu dar alanlarda yaparak bir yere varılmadığı da bir başka boyut. On yıllara yayılan süreçlerde yapılmış işleri bugün yeni yapılanma yapıyorum diyerek yapmak isteyenler kısıtlı birikimlerinden dolayı boşa zaman ve emek sarf ediyorlar ama her gün bir başka istismar olgusunu daha bu konuya yer vermeye başlayan medyadan izliyoruz. Yani işbirliği aynı alanda olup ta çalışan kişilerde bile yok. Herkes şerif ve herkes kasabayı tek başına kurtarırım iddiasında ya da şerif benim demek yetiyor da olabilir. Bunu bence şeriflere sormak daha doğru olacaktır.

Bu işte çalışmış olan herkes bilir ki her şeyi mükemmel yapsanız bile yasalar sizin yanınızda değilse, o zaman ne yapsanız bir işe yaramaz. Yani istismara maruz kalan bir çocuğa yerinde ve zamanında müdahaleyle gerekli işlemleri yaptınız ama yargı çocuğu istismarcı babasının yanına yolladı ve benim kanaatim bu dedi, eliniz kolunuz bağlı kalır. Ya da cinsel istismarı yaşamış çocuğa görüş veren Adli Tıp Kurumu, verilen çocuk psikiyatrisi kürsüsü ve diğer kürsülerin de imzasıyla hazırlanmış raporları göz ardı edip ruhsal travma saptanmamıştır der ve Yargıtay da ben sadece Kurumun raporuna bakarım der. Yine bir şey yapamazsınız. Siz bilirsiniz ki yüksek yargıdakilerin bu konudaki bilgileri güncelleşmediğinden ve genel durumu bilmediklerinden bu durum ortaya çıkmaktadır. Bu durum, kaç çocuğun travmatize edildiği bilançosu var olmadığından devam edip gider.

İşte bu yapılamayan işbirlikleri, görüş ayrılıkları, kamplaşmalar, çocuğun siyasete alet edilmesi ve diğer problemler zaten var olmayan hakların daha da yok olmasına neden olur.

İşbirliği yapamadığımızda da çok beğendiğim bir deyimin tersten her gün ve her gün okunmasıyla yaşar dururuz.

Çocuk beklemez.

Ama siz eliniz kolunuz bağlı seyredersiniz.   

Hiç yorum yok: