Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Cinsel İstismar Konusunda Yapılabilecekler

03 Mayıs 2010

Türkiye son günlerde sürekli her taraftan gelen akıl almaz cinsel istismar olgularıyla sarsılıyor. Siirt’te ki 2 olayı Şanlıurfa’da, Manisa‘daki ve diğer olaylar izliyor. Buradaki yaşanan olaylardan çok daha fazlası yaşandı ve yaşanıyor. Ancak yaşanan olaylardaki garabet ağızları açık bırakacak nitelikte. Birinde 3 yaşındaki çocuğua tecavüz eden 15-16 yaşlarındaki çocuklar gibi olaylar var. Bunları sıralamak mümkün ancak benim tartışmak istediğim konu başka.

Bu konu kamuoyunun gündemine oturmasıyla medyada konu uzmanlarından görüş alarak yayın yapıyorlar. Ancak benim izlediklerimde çoğu çok genel ve yüzeyel ifadelerle olayları geçiştiriyor. Çünkü her konuda fikir sahibi olmak prensibinden hareketle bilinen isimlerle olay irdeleniyor. Ancak bu konuda bilgi sahibi olan çok az uzmandan da doyurucu cevaplar alınamamasının ana nedeni gerçekten de  bu olayların akıl dışı boyutlara ulaşmış olması.

Siirt örneğinden yola çıkacak olursak birinde tüm şehir olayı bilirken kimse dur demiyor ve olay ortaya çıkıncaki tepkileri de şehrimizin ismi kirleniyor şeklinde. Diğerinde ise olayı yapan kişilerin yaşı ve kurbanların yaşı.

Toplum olarak uç noktalarda gezebilen bir yapıda olduğumuzu bir çok olay göstermiş olmasına karşın  yine de bunları açıklayabilmenin bu işe 25 yılını vermiş birisi olarak ben de zorluk çekiyorum. Çok genel olarak cinnet geçiriyoruz demek mümkün.

Ancak bu olaylara hemen dur diyebilmek için acil önlemlere ihtiyaç olduğu gözüküyor. Özellikle kanunların caydırıcılığının yeterli olamadığını gözlemlediğimiz bugünde bu yöndeki değişikliklerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.   

İki milletvekilinin kişisel duyarlılıkları ile başladıkları ve çok yoğun uğraşlar verdiği çalışmanın genel hatlarına baktığımızda şunları görüyoruz; Milletvekili Aşkın Asan ve İstanbul Milletvekili Alev Dedegil cinsel istismar ve diğer çocuk sorunlarıyla ilgili aylardır süren çalışmalarında özellikle verilen cezaların yetersizliği ve toplumsal eğitimini önemi vurgulanmaktadır.

Kimyasal kastrasyon ismi verilen ilaçla testesteron düzeyinin depo ilaçlarla düşürülerek cinsel isteğin azaltılması teklifi medyada çok yer buldu. Pedofili suçlularına gelişmiş ülkelerde uygulanan bu cezanın  son dönemde çok artan bu tip suçlardan sonra uygulanması gerekliliği raporda özellikle vurgulanmaktadır.

Raporda, “1 haftada onlarca çocuk tacizi vakasının yaşandığı, 12 yaşındaki bir çocuğa 60 kişi tarafından tecavüz edildiği, 13 yaşındaki kızların yüzlerce kişiye pazarlandığı, daha kundaktaki bebeğe bile cinsel tacizde bulunulduğu ülkemizde bu yasanın uygulanması gerekir” denildi. Raporda ayrıca çocuğa yönelik cinsel istismar suçu nedeniyle 5 yıldan fazla hapis cezasına hükmedilen kişinin kariyerinin sıfırlanması da önerildi: “İlköğretim diploması hariç olmak üzere, diploma, akademik, mesleki ünvan, ruhsat ve sürücü belgesi iptal edilsin, suç tarihindeki mal varlığının yüzde 20’sine el konulsun.”

Dünya uygulamalarına baktığımızda Amerika Birleşik Devletleri’nde bu tip suçlarda cezaların 10 yıldan başlayıp, müebbet hapse kadar gittiği, İngiltere’de ömür boyu hapis istemiyle dava açıldığı, Fransa’da ise bu sürenin 20 yıldan az olmadığı görülmektedir.

Halbuki Ceza Kanununun belki de teknik açıdan en kötü yazılmış olan maddesi cinsel suçlara verilen cezalarda gözlenmektedir. Türk Ceza Kanununa göre mağdurun “beden ve ruh sağlığının” bozulup bozulmadığı kriterine göre değerlendirme yapılmakta ve bozulma halinde 15 yıl, bozulmama halinde 5 yıl ceza verilmektedir. Hatta pratikte bu ceza 2 yıla kadar düşmektedir.

Gelişmiş tüm ülkelerce ayrı ceza maddesi olarak düzenlenen ensestin TCK’da bağımsız bir suç olarak yer almaması da bir başka boyut olarak dikkati çekmektedir. TCK’nın 104. maddesinde, 15 yaşını bitirmiş çocukla cinsel ilişkide bulunan kişiye, şikayet üzerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis öngörüldüğü belirtilen raporda, çocuğun rızasının sorgulanması da bir başka teknik problem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şu andaki uygulamada 18 yaşından küçük biriyle ondan en az 5 yaş büyük birisinin cinsellik yaşamasını cinsel saldırı sayan TCK’nin 104. maddesinin 2. fıkrasının Şubat 2009’da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra pratikte gelişen durumun yürürlükte olan TCK 104. madde 16-18 yaş arası bir çocuğun ensest ilişkisini şikayet olmadığı durumlarda yasal hale geldiği görülmektedir.

Rakamlara baktığımızda da acil önlemler alınmasının bir mecburiyet olduğu gözükmektedir. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 2008 yılında Türkiye’de 14 bin 337 cinsel suç işlenmiş ve 20 bin 282 kişi bu saldırılardan mağdur olmuştur.
Rapora göre alınması gereken temel 4 önlem şudur:
 

1 Anaokulundan başlayarak cinsel saldırı eğitimi,

2 Cezaların caydırıcı hale getirilmesi,

3 Bu konudaki mağdurlara, Çocuk Koruma Merkezlerinin kurulması,

4 Etkin mücadele için Çocuk Koruma Fonu oluşturulması.

Umarım bu sefer iktidar partisinin milletvekilleri tarafından raporun hazırlanmış olması ve önerilerinin  uygulama için bir avantaj oluşturur. Yoksa diğer raporlar gibi rafa konursa, bu olayları daha da artarak yaşamaya devam ederiz.   

Hiç yorum yok: