Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Çocuk İstismarında Bardağın Yarısı Boş mu Dolu mu?

12 Mayıs 2008

Bu hafta hem Ankara’da hem de İzmir ‘de  çocuk istismarıyla ilgili 2 önemli toplantıda  konuşmacı ve izleyici olarak katıldım. Bu toplantıların sonundaki izlenimlerimi  sizlerle paylaşmak istedim.

İlk izlenimim Ankara’da bu konuyla ilgili topluluğun İzmir’e göre daha canlı, aktif ve katılımcı olduklarıydı. Çocuk İstismarını Önleme Derneğinin Gazi Tıp Fakültesiyle ortaklaşa yaptığı toplantıya katılımın çok fazla olmasından ziyade katılımcıların enerjik, bir şeyler yapma arzusunu çok yoğun taşıyan bir grup olmasının etkisi daha çoktu. Özellikle Başkent Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümünün öğrencilerinin çocuk istismarıyla ilgili bir şeyler yapma isteklerinin fazlalığı lisans eğitiminde konuya çok eğilindiğini göstermesi açısından önemliydi.

İzmir’de multidisipliner çalışma boyutunda değerlendirdiğimizde çok daha üst düzeyde bir katılımın olduğunu belirtmem gerekiyor. Çocuk psikiyatrisi, adli tıp; sosyal pediatri, eğitimciler ve çocuk mahkemesi hakimlerinin ortaklaşa dile getirdikleri görüşleri ve tartışmalarının toplantıya önemli katkıları olduğunu düşünüyorum.

Toplantılar sırasında benden istenen çocuk istismarının dünden bugüne geldiği nokta açısından bir değerlendirme yaptığımda başlangıç cümlemi bu yazının başlığına taşıdım. Acaba bugün çocuk istismarında gelinen noktada bardağın yarısı boş mudur yoksa dolu mudur? Buna tek bir cevap verebilmek mümkün değildir. Çünkü olay katmanlar olarak yani toplumsal düzey, sivil toplumlar boyutu, uzmanlar ile profesyoneller boyutu ve yönetenler boyunda değerlendirdiğimizde farklı cevaplarla karşılaşılmaktadır.

En parlak boyutun uzmanlar boyunda gerçekleştiğini söylemek mümkün. Bu konuda çalışan uzmanların hem akademik performansları hem de sahadaki olaylara yaklaşımında gerçekten önemli ilerlemelerin olduğu gözükmektedir. Çocuk istismarı tanı ve tedavi ekiplerinin oluştuğu, konuyla ilgili çok sayıda yayınların yapıldığını izliyoruz. Hatta artık toplantılara gelerek kitap metinlerindeki bilgileri anlatan yabancı ülkelerden gelen konuklara tepki duyacak kadar günceli takip eden bir kuşak yetişti. Bu verimlilik aynı ay içinde 3 farklı toplantının ardı ardına yapıldığı bir aktif ortamı da beraberinde getirdi.

Sivil toplum ise dün hiç duymadığı kavramlara artık aşina ama bu bilgilenmenin duyarlılığa dönüştüğünü söyleyebilmek çok kolay değil. Sivil toplum kurullarının tabana yayıldığını söylememek aslında bu konuda yeterli bir başarının oluşmadığını söylemekle eşdeğer.

En başarısız boyut yöneticiler düzeyinde. Bu konuda başarı sağlamış ülkelerin tümünde yönetim kademesinden başlayan dalgalanmaların önlemede başarıyı getirdiğini gözlemlemiş birisi olarak başbakan, bakan ve yerel yönetimler düzeyinde konuya sarılan örnek olarak  sokak çocukları kadar vakit ve bütçe ayıran kimsenin olmadığını görüyoruz. Amerika bugün geldiği noktalarla Bill Clinton’un Alabama valisi olarak başlayan sonra başkanlıkta da inatla takipçisi olduğu çocuk istismarını önleme çalışmaları ve Mondale isimli senatörün çalışmalarıyla geldi. Ama bugüne kadar mecliste çocuk istismarını önleme adına bayraktarlık yapan bir önder çıkmadı.

İstismarın önlenmesinde kurumsal hizmet boyutunda eğer ensest olaylarını dışarıda tutarsak o zaman bugünkü çizginin yetersiz de olsa ümit var olunabileceğini söyleyebiliriz. Ama ensest olguları için bugün hala elimiz kolumuz bağlı. Yapabildiğimiz bir şey yok demek yanlış olmaz diye düşünüyorum.

Bardağın diğer boş tarafında şiddetin artmasını, her geçen gün akranlar arası şiddetin artması, siber şiddet olaylarını koyabiliriz. 10 yıl önce olmayan istismar türlerini bugün diğerlerinin yanında yoğun olarak yaşıyoruz. Cinsel seks turizmini, pornografiyi ve çocuk fuhuşunu da buraya katmamız gerekiyor.

Ama geçmişten bugüne baktığımızda alınan bir yolun olduğunu da söylemek zorundayım. Ne kadar karamsar olursanız olun bugün yapılanlar var. Ama yeterli mi değil. Ancak başlangıçların önemli olduğunu biliyoruz. Özellikle toplumun bireylerinin ben de bir şeyler yapmalıyım demeye başladıkları gün çözüm için de yol almaya başlayacağız. Umarım o günler uzak değildir.

Hiç yorum yok: