Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Fiili Livata Sorunu

07 Aralık 2009

Çocukta cinsel istismar konusuna duyarlılığın son yıllarda bizim toplumumuzda da artmış olduğunu görüyoruz. Bu hem bu olaylara karşı farkındalığın artmasına hem de bu konuda çalışması gereken profesyonellerin bilgilenme arayışına girmesini sağladığı için önemlidir. Çünkü biliyoruz ki bir problemi konuşmadığınız zaman o problem ortadan kalkmamakta sadece kamuoyunun gündemine girişi gecikmektedir.

Bundan daha 15 yıl öncesinden ensest konuşmak bir tabuydu. Çünkü toplum örf ve geleneklerinin aile içinde böyle bir suçun işlendiğini kabul edebilecek esnekliği yoktu. Konuşulmazdı, dile getirilmezdi ama yaşanırdı. Konuşulmaması problemin boyutlarını küçültür müydü? Hayır, tam tersi gizli kaldığından suçlunun yakalanması da çok mümkün olmazdı. Geriye kalan solan yaşamlar olurdu. 

Çocukta cinsel istismar deyince akla da hemen kız çocukların mağdur erkeklerin saldırgan olduğu boyut gündeme geliyor. Bu sadece bizde değil dünyada da uzun süre böyle gitmiş bir boyut. Ama son yıllarda yapılan çalışmalar erkek çocukların da kız çocukları kadar cinsel saldırıya, istismara maruz kaldığını ortaya koymakta.

Halbuki erkek çocuklara yönelik cinsel istismar konusundaki çalışmalar sınırlı olsa da yapılmış olanlar önemli oranlarda istismar mağduru erkek çocuk olduğunu göstermektedir. Bu çalışmalarda mağdur erkek çocukların kısa ve uzun dönemde çok olumsuz olarak bu olaylardan etkilendikleri ve depresyon, intihar, bağımlılık, saldırganlık ve cinsel yetersizlik gibi olayların ortaya çıktığı görülmektedir.

Erkek çocuklara yönelik cinsel istismarın büyük oranda, fiili livata olarak kanunda geçen, anal cinsel ilişki şeklinde gerçekleştiği yapılan çalışmalarla ve başvuran olgularla ortaya çıkmıştır.

Buna karşın böyle bir olaya maruz kaldım diyen ve başvuran olguların sayısının çok düşük olduğu da dikkat çeken bir olaydır. Bundaki temel etken bu çocukların yaşadıkları olay ortay çıkarsa, erkeklik imgelerinin toplumda zedelenecek olmasından ve bundan korkmalarından kaynaklanmasıdır.

Özellikle doğu kültürlerinde yer alan ağlama, üzülme gibi davranışların erkekliğe yakışmadığı gibi yaklaşımların buna neden olduğu görülmektedir. Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde erkek çocuklarına “karı gibi ağlama, kızlar gibi içini çekme” sözleri bunun tipik bir örneği olup maskulen toplumlarda bu tip olaylar zayıflık olarak nitelendirilmekte ve olayı yaşayan çocuk, odakta ve suçlanan kişi olmaktadır. Bu da olayın ortaya çıkmasını iyice zorlaştırmaktadır.

Yaygınlığını ortaya koymak amacıyla 19 ülkede durumun değerlendirildiği bir çalışmanın sonuçlarını   buraya almak istiyorum. Bu araştırmanın sonuçlarına göre erkek çocuklara yönelik cinsel istismarın %22 – 29 arasında görüldüğü ortaya konmuştur. 2005’de Kanada’da yapılan bir çalışmaya göre  cinsel istismar mağdurlarının %37’sinin erkek çocuk olduğu görülmektedir.

Bizde bu konuda yapılan çalışma sayısı yok denecek kadar az olduğundan bir genelleme yapmak mümkün değildir. Ancak bizde de bu konuda çok olgu olduğu ve çoğunun gizli kaldığını bu konuda çok uzun süredir çalışan birisi olarak söylemenin yanlış olmayacağı kanaatindeyim.

Devekuşu gibi kafayı toprağa gömmenin problemi çözmediğini tam tersi geometrik olarak büyüttüğünü bilen birisi olarak artık bu konuda da araştırmaların yayınlanması ve kamuoyunun dikkatinin çekilmesi gerektiği kanaatindeyim. Çünkü alarm veren ve başımızı çok ağrıtabilecek bu konuda önlemler almada ne kadar geç kalırsak problemin de kartopu gibi büyüme olasılığı olacaktır.

Hiç yorum yok: