Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

9 Eylül 2010 Perşembe

Anayasa ve Çocuk Hakları

19 Kasım 2007



Bu hafta 20 Kasım Çocuk Hakları Günü ve 19-26 Kasım arası Akranlar Arası Şiddet (bullying) Haftası. İkisi de üzerinde durmamız gereken konular. Çocuk Hakları tüm çalışmalarımızın referansı olduğu için temel hareket noktamız. Ama ne yazık ki hala yeteri düzeyde çocuk haklarının bilinmediğini görmekteyiz. Bu konuda yapılan çalışmalarda dikkati çeken en önemli bulgulardan birisi çocuk haklarının bilinmiyor olmasıdır. Bilinmiyor olmasından daha kötüsü ise duyulmamış olmasıdır. Çocuk haklarının ilgili meslek gruplarında   ve bu meslek gruplarına eleman yetiştiren fakültelerde ki çalışmalarda bilinirlik konusunda büyük sorunlar yaşandığını göstermektedir.

Başlangıç noktasını daha gerçekleştirememiş bir konumda başka neyi tartışabiliriz ki sorusuna rağmen başka boyutların da konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Bunlardan birisi çocuk haklarının dört temel prensibinden biri olan katılım boyutunun hiç konuşulmuyor ve uygulanmıyor olmasıdır. Katılım dediğimiz, çocuğun konu hakkında bilgilendirilmesi ve çocuğa görüşünü aktarabilecek yöntemleri öğrettikten sonra konu hakkında düşüncelerini söylemesi ve aktarmasıdır.

Katılım boyutunun yaşama geçemediğini, yasal olarak engel olmamasına karşın çocukların kendi kurdukları çocuk derneklerinin olmamasından anlayabiliyoruz. Nüfusunun %40’ına yakınının çocuk ve adolesan nüfusu olan ülkemizde bu durum için bence söylenebilecek birçok şeyden daha etkili bir şekilde ne olduğunu göstermektedir.

Anayasa tartışmalarının en sıcak olduğu bugünlerde çocuklara yönelik hiçbir tartışmanın olmaması da bir başka örnektir. Bugün Anayasa’da, yani temel hukuk metnimizde çocuklara yönelik maddelerin azlığı, çocuklara vurgunun zayıflığı, konuyu yeterince açıklayan bir durumdur. Yeni Anayasa Taslağının çocukla ilgili 44. maddesi, Çocuk Hakları Sözleşmesinin ruhunu yansıtan, felsefesinin temelini oluşturan çocukların yüksek yararı prensibini içermemesi yüzünden büyük eksiklik taşımaktadır. Özellikle çocukların yaşama ve gelişme haklarına ayrıca vurgu yapılmaması da dikkat çekicidir. 

Akranlar arası şiddet (bullying) de  özellikle son dönemde artarak büyüyen bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuklar şiddeti problem çözümü için birinci sıraya koymaya başlamışlardır. Bunda televizyondan etkilenmenin, eğitimin analitik boyutunun olmamasının  ve aile ve çevredeki yaşam modeli içerisinde kişilerin birbirlerine saygılarının azalmasının, değerlerin kaybolup sadece güç ve paranın yeraldığı bir yaşam modelinin varlığının büyük etkisi bulunmaktadır.

Aslında çocukların birbirlerine yönelik şiddeti uzun dönemden beri varolmasına karşın artık kavgalara silahların karışması, kesici aletlerin, silahların kullanımının artması problemin boyutunu da arttırmıştır. Geçen yıl İstanbul’da yaptığımız bir çalışmada okullarda sorguladığımız  akranlar arası şiddet olgularında ilginç sonuçlara ulaştığımız ve bunları kısa bir süre sonra açıklayacağımızı bildirelim.

Kısaca şunu söyleyebiliriz; akranlar arası şiddetin artışının sonuçlarını yakında çok daha kötü biçimde ödeme olasılığımız çok yüksek. Bu da can sıkıcı bir durum. Problemin çözümünün bugün uygulanan polisiye tedbirlerle sadece ötelenebileceğini ama çözülemeyeceğini; bunun için çok daha uzun soluklu girişimlere ihtiyaç duyulduğunu da belirtelim.

Çocuk Hakları Günü için son söz olarak şunu söylemek istiyorum; Anayasamızda bile çocuğa yer verdirmeyi beceremeyen biz çocuk savunucularının, “Nerede hata yapıyoruz?” sorusunu sorgulamalarının zamanı geldi geçiyor. Bunu geç olmadan tartışmak gerekmektedir.  
 
Çocuk katılımı, (1) aile içerisinden başlamak üzere, okulda, yakın çevrede ve toplumun diğer katmanlarında çocuğa sadece kendisi hakkında değil, toplumsal konularda da kendi görüşlerini oluşturma zemini hazırlayacak bilgilendirmenin yapılması, (2) dinleme, analiz etme ve görüş bildirme becerilerinin kazandırılmasıyla çocuğun kendisi, mevcut ve gelecek toplumsal yaşamı ile ilgili konularda görüşünün alınması, (3) buna itibar edilmesi veya çocuğun kendi yüksek yararı doğrultusunda alınacak farklı kararlar üzerine bilgilendirilerek rollerinin işlevsel kılınmasıdır (Polat ve Gezer, 2007). 

Hiç yorum yok: