Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Öğretmenler Gününde Öğretim ve Eğitim

23 Kasım 2009

24 Kasım öğretmenler günü. Herkes öğretmenlerden söz açılınca onların ne kadar kutsal bir meslek uygulayıcısı olduklarını ve önemlerini anlatan birkaç söz söyleme ihtiyacını hissederler. Ama her geçen gün öğretmenlerimizin yaşamdaki yerlerini azaltan, öğrenimdeki ağırlıklarının düştüğünü gösteren boyutta.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde isimli kitabı benim kuşağım çok iyi bilir. Çünkü bu kitap derste tavsiye kararıyla okutulan bir kitap olacak kadar önemsenen, popüler bir kitaptı. Kitap ne anlatıyordu, “ Geri kalmış ve kötü durumda olan Finlandiya’nın eğitime önem vererek ve öğretmenlerinin rehberliğinde nasıl iyi bir konuma yükseldiğini ve eğitim reformuyla gelişmiş bir ülke haline gelişini”. Bu kitabı okurken gerçekten ideallerin ne kadar önemli olduğunu ve arkasından gidildiğinde gerçekleşmesinin mümkün olduğunu hisseder ve biz de heyecanlanırdık.

Atatürk’ün önderliğinde atılmış olan reformlar içersinde kadınların toplumda yer bulmaları ve eğitim gibi o dönemin toplumunda inanılmaz gözüken radikal adımlar atmayı becermiş bir toplum olmanın da getirdiği güvenle eğitimin önemini ve eğitimcinin yerini çok ama çok önemserdik.

Ama bugün geldiğimiz noktada her şey karman çorman olmuş durumda. Öğrenim çağındaki kuşağa kayıp kuşak denilebilir. Sadece test çözen ve okulu dershane zanneden bir kuşak yetiştiriyoruz. Bu kuşağın daha 12 yaşından başlayarak hep yarışma içinde olmasını ve daha bu yaştan başlayarak kaybetmenin yıkımını yaşar hale gelmesinde bence ideolojik görüş ya da yandaş zihniyet değil sadece ve sadece beceriksizlik ana neden.
Bir önceki Milli Eğitim Bakanının her şeyi ben bilirim yaklaşımıyla dershaneci zihniyete her yere yerleştirdiği bu SBS ;OKS gibi kısa isimlendirmelerle andığımız  yarışlarda her sene sınava girmek için günde sayısı değişen testler çözen bir kuşak ortaya çıktı.

Bu kuşak kendini ifade etmeyi bilmiyor, değerler sistemini içselleştirmemiş, sadece işaretlemeyle başarının özdeş olduğunu zannediyor. Ayrıca yaşamda kişiliği oluşturan özelliklerin hiç birini de yaşamına sokamıyor. Yani basket oynayamıyor, tenis oynamıyor sinema ya da kişisel olarak farklılığını ortaya koyabilecek benzeri sosyal aktivitelerin hiç birine vakit ayıramıyor. O zaman da kimsenin diğerlerinden farkı kalmıyor. Herkes birbirinin benzeri birisi oluyor. Sonra da neden renksiz bir toplum olduk diye herkes birbirine soruyor. Ama asıl sorunu, biz nasıl bir kuşak yetiştiriyoruz sorusunu herkes atlıyor.

Ders aralarının bile sadece 5 dakika olduğu, sömestr tatilini bir haftasında okulda açılan kursa devam zorunluluğunun getirildiği bir ortamda çocukların gelişimindeki en önemli boyut olan oyun oynamak kavramının pratikte yok edilmiş olduğunu görüyoruz.

Kendi geçmişimize döndüğümüzde çocukluğumuzun en önemli figürleri anne-babadan sonra öğretmenlerimizdi. Kişiliğimize damga vuracak kadar önemli ve davranışlarıyla bizi yönlendiren öğretmenlerimizin bugünkü rolleri ise sadece test gözetmenliği. Bazen sınav sonuçlarını bile öğretmenler değil bilgisayarlar yoluyla öğrenen çocukların  öğretmenlerini ayrı ve farklı bir kişilik olarak algılamadıklarını sadece sistemin bir parçası olarak gördüklerini de izliyoruz. 

Her yıl sınava girerek stres çekmenin ve zamanın sadece test çözerek geçirildiği bir zaman olmaktan çıkarıldığı gerçek eğitimin verildiği bir döneme geçebilir miyiz, bilmiyorum. Şimdiki Milli Eğitim Bakanının önceki çocuktan sorumlu bakanlıktaki icraatları bizi çok da ümitli kılmıyor. Ama yine de içimizde bir umut belki de daha gerçekçi bir yaklaşımla doğru yola gelir diye bekliyoruz.

Öğretmenlerimizi bu değer erozyonu içinde en çok değer kaybeden meslek gruplarının başında geldiğini biliyoruz. Buna ödenen maaşların komikliği ve ikinci bir meslek yapma mecburiyetinin yaşayabilmenin olmazsa olmaz koşulu haline geldiğini bilerek öğretmenler gününü kutlamak istiyorum.

Önceki dönemlerde de bir çok sıkıntının yaşandığını bilen birisi olarak hiç olmazsa öğretmen olmanın saygınlığı vardı cümlesini çok duymuş bir eğitimci kimliğimle eğitim ve öğretim temel amaç olmalı diyorum. Bunu çözemezsek toplum olarak çıkışımızı bulmamız çok zor.    

Hiç yorum yok: