Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

Çocuk Hakları Konusunda Sadece Bugünü Düşünmek En Büyük Yanılgıdır

08 Şubat 2010

Türkiye Çocuk Hakları açısından bakıldığında sınıfta kalmış gözüküyor. Aslında haklar deyince  Türkiye iyi sınav veremeyen bir ülke. Bunun bir çok örneğini insan hakları ihlallerinde görüyoruz. Uzun bir süre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda hep işkence görmüş vatandaşların dosyalarının Türkiye’den geliyor olması bile yeterince somut bir örnek. Bunu başka örneklerle de çoğaltmak mümkün.

Ancak, uluslar arası sözleşmelerde yer almak, imza koyarak taraf olmak konusunda Türkiye her zaman ilk sıralarda yer alan bir ülke. Yani sözleşmelere imza koyarak sorunlar çözülüyor olsa idi bugün bizim haklar konusunda hiçbir sorunumuzun olmaması gerekiyordu.

Çocuk Hakları için de durum aynı. Sözleşmeye ilk imza koyan ülkelerden birisi olmasına karşın uygulamada bulunduğumuz yer ne yazık ki çok kötü. Şiddeti içselleştirmeyi başarmış bir toplum olduğumuzdan ve güçlünün zayıfa uygulamasının da tipik bir davranış olmasından dolayı çocuğa yönelik şiddet olguları her zaman çarpıcı örnekleriyle gündemde yerini almakta. Evde, sokakta, okulda ve her yerde şiddeti yaşayan birincil karakter olarak çocuk var.

Ama bunun yanı sıra istismarın tetiklediği zincirin uzantısında yaşanan ve güç koşullardaki çocuklar başlığıyla toparladığımız suça itilen, çalışan, uyuşturucu kullanan, terör suçlarındaki gibi bir çok konuda yer alan çocukların durumu her geçen gün daha da kötüleşiyor.

Neden mi? Çünkü Çocuk Hakları Sözleşmesi imzayı koymuş taraf ülkeye şunu söylüyor; “Çocuktan sorumlu olan sensin” Yani birinci derecede çocuğa bakmakla yükümlü olan yer devlet.

Bu durum özellikle güç koşullardaki çocuklarda çok önem taşıyor. Çünkü söylenmek istenen şu; Çocuğa en iyi yaşamı sunmak ve onun için en iyisini yapmak zorundasın”. Biz bundan çoktan vazgeçtik ama şunu sorgulamadan da edemiyorum; Güç koşullardaki çocuklar için minimali, en azı bari yapmaya çalışmak gerekirken devlet hep yokmuş gibi davranıyor.

Bugün suça itilen çocuklar çığ gibi büyüyerek üzerimize geliyor. Her çocuk sorununda olduğu gibi burada da yansımalarını bugün az ama yakın gelecekte çok ağır yaşayacağımız bir sorun. Suç işlediği için terör suçları hariç 3000 çocuk hapishanede. Hem de erişkin suçlularla birlikte. Adalet Bakanlığında başta bakan olmak üzere acaba bir yetkili var mıdır ki bunun çocukları ıslah etmek için yapılan bir şey olduğunu söyleyebilsin.

Kağnı hızında yapılanması sürdürülen denetimli serbestlik mekanizmasının ögelerini oluşturarak ve mekanizmanın çalışmasını başta denetim açısından sağlayarak çocukları kurtarmak için acaba ne bekliyoruz?
Her geçen gün sokağa çıkarken güvenlik endişesi taşıyan bir toplumun bireyleri olmaya başlamak yeterli değil mi? Suç korkusunun içimizde kalıcı duygu haline dönüşmesi yaşamı ne hale getirecek? Bunlar hep sorulması gereken sorular. Evet 18 yaşından küçük olduğunda tutuklanmıyor, bu doğrudur ama serbest ve kendi haline bırakmak bu çocukları suç makinesi yapıyor.

Bu çocuklar için oluşturulmuş mekanizmaların hiç birini oluşturmadan sadece onları tutuklamıyoruz. Çocukları derseniz o zaman suç çetelerinin yaş aralıkları bugün olduğu gibi hep düşecektir. Tabii bunu yanı sıra taş attıkları için çocukları terörist olarak yargılamanın getirdiği tezatlığın açıklamasını yapabilmek mümkün değil. O çocukları ön saflara koyarak onları kalkan niyetine kullanan örgütleri çözmek yerine çocuklara yönelik işlem yapmak kolaycı olabilir ama her zamanki gibi uzun vadede kayıpların çok daha fazla olacağını görmek için de falcı olmak gerekmiyor.

Çocuk konusunda sadece bugünü düşünerek davranmak her zaman kaybetmeye mahkum olmak demek. Çocuk haklarında susup oturan ama taş atan çocuklar için sadece örgütlenen bir çok kişinin yaptığı gibi. Çocuk haklarının siyaset üstü kalması gerekirken korunacak çocuklarda bile ayrım yapmanın getireceği sorunlar yine yakın gelecekte katlamalı olarak yaşanacak. Aynı şey başörtülü küçük kız çocuklarını öne itenler için de geçerli.

Ama Türk insanı sadece bugünü yaşıyor. Her konuda olduğu gibi sadece yaşamı sadece bugünden ibaret zannediyor. Halbuki öyle bir yanılgı içine giriyor ki bunu fark ettiği zamanda da çok geç kalmış oluyor. Özellikle de çocuklar konusunda.

Her zaman hatırlattığım ve yazdığım bir  saptamayı yaparak yazıyı sonlandırmak istiyorum; 
Çocuk beklemez...

Hiç yorum yok: