Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Şiddetin Artan Tipleri: Anne Cinayetleri

09 Haziran 2008

Şiddetin her şeklinin herkese yönelik olarak karşımıza çıkması 21. yüzyılda şiddet için en karakteristik özelliklerinden birisidir.

İletişim şeklinin belki de en normali eski çağlarda şiddetti. Kuvvet ve güç herşeyin üstünde kabul gören kavramlardı. Çağdaşlaşma  bu kavramların yerine  bilgiyi ve enformasyonu koydu. Ancak yıllar içinde  şiddet  yine başrole çıktı. Şiddetin bu sefer aile içinde, birbirine yakın olan insanlar arasında görülme olasılığı çok arttı. Eşe yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddet, yaşlı istismarı ve çocukların birbirine yönelik şiddeti kategorilerinin şiddetin temel kategorileri şekline dönüştüğü görüldü.

Türkiye’de şiddet her geçen gün artıyor. Özellikle son dönemde şiddet olgularının sayısında çok fazla artış bulunmaktadır. Yoksulluğun çok artmış olduğu bu dönemde sosyal yoksunluğun çok yüksek düzeyde olmasının da şiddetin artışında çok ağırlıklı rolü bulunmaktadır.

Bugün göreceli olarak yeni sayılabilecek bir kategorinin gündeme geldiği görülmektedir. Çocukların annelerini öldürmeleri olgularının son günlerde çok yer aldığını görmekteyiz. Bu olayların çoğunun da şiddetin en üst düzeyinde gerçekleşmesi de düşündürücü bir başka boyutu oluşturmaktadır. Bıçaklama, parçalama gibi vahşice yöntemlerin kullanılması dikkat çekmektedir. Özellikle bir hafta önce annesini parçalayıp poşetlere koyup atmak için arkadaşlarından yardım isteyen olguda olduğu gibi düşünülemeyecek boyutlarda olgulara da rastlanmaktadır. 

Bu cinayetlerde karakteristik özellik olarak annelerin öldürülmesi, öldürenlerin  genç kızları  olması ve   yaklaşık tümünde vahşet kullanılması ve öfke nöbetlerinin yer aldığı görülmektedir.

Neden bu olayların sayısı artmaktadır ve neden bu olgularda vahşet ön plana çıkmaktadır? Bu temel soruların cevabını araştırdığımızda global nedenlerin kişiler üzerinde önemli bir etki yarattığını görmekteyiz.
   
Şiddetin tüm çevremizi sarmış olması ve çözümlerde şiddetin hep kullanılıyor olmasının tetikleyici önemli bir faktör olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Günlük yaşamın içinden başlayarak, televizyonlarda izlenen  dizilerdeki artık normalleşme düzeyine ulaşacak düzeyde sık ve yoğunluktaki şiddet olgularının çocuklara önemli etkileri bulunduğu görülmektedir. O denli sıklıkla izlenen şiddet yöntemlerinin bir süre sonra  çocukta da bunu ben de yapabilirim duygusunu yarattığı görülmektedir. İkinci olarak da medyada benzeri olayları  izlediğinde başkaları da yapıyor, ben de yaparım boyutuna gelmesi de önemli bir faktörü oluşturmaktadır.

Ancak bu tip olayların nedenlerini hemen bugüne bakarak aramak yanlış sonuçlara ulaşmamıza neden olabilir. Çünkü bugün yaşananlar uzun zamandan beri var olan sorunların yansımasıdır. Sistemdeki aksamalar ve yanlışlar bireysel sonuçlara yol açmaktadır. 

Eğitimden başlayarak kız çocukların eğitiminin başarılamaması, eğitim sisteminin ezberci ve bireye katkısının sınırlı kalması ve buna ek olarak kültürel faktörler uzun zamanda çocukları şiddete eğilimli ve problem çözebilme yetisinin gelişmediği, uzlaşmadan uzak varlıklara dönüştürmektedir.

Uzlaşma, toplumda bireyler arası her türlü ilişkinin kilidini oluştururken bunun örneklerini ne yakın çevresinde ne de toplumsal düzeyde örneğin siyasette göremeyen çocuk da problemle karşılaştığında çözümü keskin ve kuvvete dayalı hareketlerde aramaktadır. 

Cinsiyet ayrımcılığının yaşandığı ülkemizde düşüncelerini ifade edememe, kısıtlı yaşama ve baskı altında kalma faktörlerinin çocuktaki olumsuz etkilenmelerinin de göz ardı edilmemesi önemlidir. Ama bu olayların ruh sağlığının bozulmasının sonuçları olduğunun da altını çizerek belirtilmesi gerekmektedir. Ruh sağlığı bozulanların sadece kız çocuğu olmadığı, toplum olarak ruh sağlığımızı her geçen gün kaybettiğimizi de bu olaylar düşündürmektedir.

Düşünmeyi, uzlaşmayı ve hakların herkes için olduğunu, saygının insanlar için karşılıklı duyulması gereken kavramlar olduğunu önce kendimizin hatırlaması sonra da çocuklarımıza öğretmemiz geremektedir. Yoksa  karşımıza bu tip olaylar çok gelecektir. Unutmayın ki bu olayların tümünde de  çocuklar olayların içine itilmişlerdir. İtenin kim ya da kimler olduğunu düşünmeyi de sizlere bırakıyorum.

Hiç yorum yok: