Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

9 Eylül 2010 Perşembe

Çocukların Katılım Hakkını Gözardı Etmeyin

21 Mayıs 2007

Seçimlerin 22 Temmuz’da olması kesinleştiğinden beri seçilme ve seçme konusunda yaş sınırları  spekülasyon konusu. Halbuki hiç kimsenin itiraz etmeden kabul etmesi gereken boyut demokratik hakların yaş durumu gözetmeden herkes için olduğudur. Bunu söylüyoruz ama bakıldığında yaşam  pratiğinde hiç de yeri olduğunu gösteren örnekler olduğunu göremiyoruz.
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler oturumunda Çocuk Hakları Sözleşmesini 1989 yılında imzaladıktan sonra bu sözleşmenin gerektirdiği koşulları sağlamak adına çok olumlu adımlar attığını söyleyebilmek oldukça zor. Baktığımızda ancak Avrupa Birliğine giriş süreci başladıktan sonra uyum yasalarının çıkmaya başladığını görüyoruz. Ama hala o kadar çok konuda çocuklara yönelik değiştirilmesi gereken kanun başlıkları var ki iyimser olmakta zorlandığımı belirtmem gerekiyor.
Çocuk Hakları Sözleşmesine baktığımızda çocukların korunması, yaşatılması, geliştirilmesi ve katılımı haklarının temel prensipler olarak belirlendiğini görmekteyiz. Bunlar içinde korunma, yaşatma ve geliştirme konusunda yapılanları sayabilmek mümkün. Sağlık konusunda, eğitim konusunda, şiddete maruz kalan çocuklar konusunda yapılanları eleştirebiliriz ama hiçbir şey yapılmamış deme insafsızlığına giremeyiz. Ama konu katılım hakkı olunca bunun için bırakın bir şeyler yapılmış olmasını, konuşulan bir konu bile olmadığını söyleyebilmek mümkün.
Bugün seçimlerden konuşurken en önemli boyutun katılım olduğunu görmekteyiz. En son seçimlerde katılımın az olması sebebiyle %30 gibi bir oy oranıyla çoğunluğun tek bir parti tarafından elde edilmesinin olumsuzluklarını herkes gördü ve yaşadı, yaşıyor.
Ama seçimlerde katılımın olabilmesi için bir demokrasi geleneğinin olması gerekmektedir. Demokrasi geleneğinin en temel özelliği katılımdır. Her birey kendisinin demokrasinin temel taşı olduğunun bilinci içerisinde her karar verilme aşamasında sorumluluğunu bilerek en basit şekliyle oy vermesini bilmelidir. Sonrasında görüşlerini anlatabilmek, tepkisini gösterebilmek için eylem yapabilme hakkına sahip olduğunu da bilmeleri gerekmektedir.
Bilindiği gibi herşeyin başı çocuklukta öğrenilen şeylerle başlamaktadır. Çocuk yaşamda ne öğreniyorsa, erişkin olduğunda da bunları uygulayacaktır. Çocuğun okul zamanından başlayarak  kararlara söz sahibi olabilmesi ve bu aşamalarda bir şeyler yapması gerekir. En basit şekliyle dernek kurabilmesi önemlidir. O kadar basit düzlemde çocukların ortak görüşlerini dile getirebilecekleri bir ortamı sağlayabilecek dernek platformunun bile bugün çocuklar için sağlanamamış olması katılımın yaşama geçmediğini gösteren en net örneklerden birisini oluşturmaktadır.  
Çocuklara katılım haklarını nasıl kullanacaklarını öğretmek zorundayız. Katılım hakkının ne olduğunu öğrenmiş, bunu uygulayabilme bilincine ulaşmış bir birey çocukluğunda öğrendiği bu yetilerle sesini duyurabilecektir. Çoğunluğun sesi olarak tanımladığımız demokrasinin gerçekten yaşama geçmesi için ilk adım çocuklardan başlamaktadır.
Bu açıdan partilerin seçim meydanlarında konuşurken gelecekle ilgili planlarında mutlaka çocuklara neler yapmayı düşündüklerini anlatmalıdırlar. Çocuk politikasını oluşturarak gelecek dönemde ciddi adımların neler olduğunu anlatmalıdırlar.  Siyasi partilerin tümü geleceğimizi daha iyi yaşamamız için vaadlerde bulunmaktadırlar. Ama geleceğin en büyük simgesi çocukların bir politikasını hala oluşturamamış bir ülkenin vatandaşı olma ayıbı hala üzerimizdedir.
Çocuklara katılım haklarını öğretmeli ve uygulama için ortamı yaratmalıyız ki çocuklar haklarını savunabilmeleri için seslerini çıkartsınlar, konuşsunlar, kendilerini ifade etsinler. 

Hiç yorum yok: