Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

2 Ekim 2011 Pazar

Yüksek Öğretimde Ne Durumdayız?


Eğitimin bir milletin kalkınmasindaki temel unsur olduğunu bilen ve tüm plan ve enerjilerini bu konuda  harcayan ülkelerin geldiği nokta, Kore, Japonya gibi ülkelere bakınca açıkca görülmektedir.

Burada eğitim ve öğretim diyerek iki farklı kategori olduğunu belirtelim. Öncelikle öğrenimle bir işi  yapabilen eleman yetiştirmek istediğimizi sonra da bu insanların vasıflı, kalifiye ve kaliteli insan olmaları için çabalamamız gerektiğini belirtelim.

Dünya artık ekonomik göstergeler üzerinden döndüğünden öncelikle refahı sağlamak temel hedef  haline gelmiş durumda.

Peki, bizde durum ne? Yükseköğrenimdeki duruma rakamlarla bakacak olursak, şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz: Üniversiteler yaklaşık tüm illerde bulunmaktadır. 104’ü devlet, 62’si vakıf olmak üzere toplam üniversite sayısı 166’dır. 

Yükseköğretimde net okullaşma oranına bakıldığında, 2001/02 yılında %12,9 olan toplam oranın 2009/10 öğretim yılında %30,42’ye yükseldiği görülmektedir. Kadınlar açısından bu oran 2001/02 yılında %12,1 iken 2009/10 öğretim yılında %29,6’ya yükselmiştir. Yükseköğretim kademesinde cinsiyet oranı %83,38’dir. 2009/10 yılı itibariyle üniversitede eğitimini sürdüren 3.529.334 öğrencinin 1.566.701’ini, %44’ünü kız öğrenciler oluşturmaktadır. Lisansüstü düzeyde yüksek lisans ve doktora programlarına devam eden öğrencilerin ise %46,8’ini kadınlar oluşturmaktadır.

Diş Hekimliği, Eczacılık, Edebiyat, Dil, Tarih ve Coğrafya, Fen, Eğitim, Güzel Sanatlar, İlahiyat ve Mimarlık Fakültelerinde kadın oranı erkeklerden fazla iken, Tıp, Mühendislik, Ziraat, Veterinerlik, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde erkek öğrencilerin çoğunlukta olduğu kaydedilmektedir.

Akademik personelde ise kadının durumuna bakıldığında Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Okutman kadroları içinde kadın oranının birçok ülkeden daha yüksek olduğu (yaklaşık %38,7) görülmektedir. Bu, çok önemli bir oran olmakla birlikte rektör (%5,2) ve dekanlık (%15,3) gibi üst pozisyonlarda erkek egemenliği devam etmektedir.

Yukarıdaki tablonun rakamsal olarak çok kötü olmadığını hatta iç açıcı bir boyutu olduğunu söylemek mümkün. Ancak, orta ve uzun vadeli stratejik planlamada ülkemizin ne tip elemana gereksinim duyduğu hatta Dünya ölçeğinde geçerlilik açısından nereye yatırım yapmamız gerektiğini tartışmıyor olmamız büyük bir eksiklik.

Şu andaki yapılanmada bir sürü işsiz yüksek öğrenim bitirmiş elemana sahip bir ülke olduğumuz  tablosunu acaba nasıl değiştirmeliyiz?

Teknik eleman yetiştirmek ya da tam tersi.

Yüksek lisans ve doktora programlarına ağırlık vererek konuya özel elemanlar yetiştirmek.

Bu iki uca doğru yatırım yapamazsak, sadece aynı tornadan çıkmış temel bilgilere sahip vasıflı olamamış yüksek öğrenim görmüş mühendisler, mimarlar, iktisatçılar yetişecek daha doğrusu  yetişiyor ve işsizler ordusuna katılıyor.

Buna karşılık teknisyenler yok, marangozlar yok, işin ustası elemanlar yok. Piramidin altından üstüne  gittiğimizde ise konuya spesifik elemanlar hiç yok.

Demek ki yüksek öğrenimi sadece üniversite açmak olarak değil, aynı zamanda eğitimin şeklini  saptayarak planlamak önemli.

Türkiye dışarıdan umut veren bir ülke olarak tanımlanıyor. Bunun başlıca sebebi de genç nüfusun büyük oranda oluşu. Bunu akılcı kullanmak gerekiyor.

Yoksa, avantaj orta vadede dezavantaja dönebilir.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org 

Hiç yorum yok: