Son dönemde
şiddet olaylarındaki artış özellikle kadına ve çocuğa yönelik olarak
kendini gösteriyor.
Bunda farkındalığın artışı bir etken midir sorusunun
cevabı maalesef hayır çünkü gerçekten olaylarda ciddi bir artış var. Bu artış
sadece fiziksel şiddette değil. Aynı şekilde cinsel şiddette de artış dikkat
çekici boyutta.
Her zaman çözüm yollarında konuşulan en önemli
konulardan birisi çözüm için neler yapılabileceğidir. Birçok farklı katmanda farklı çözümlerden
konuşulabilir ama en önemli olan ve en etkili olan yöntemin caydırıcılığı olan cezalar olduğunda herkes
hemfikirdir.
Ancak, bazen öyle şeyler oluyor ki o zaman bu
suçların azalacağına olan inancınızı da kaybediyorsunuz. Bunun en iyi
örneklerinden birisi ilk kamuoyuna yansıdığında herkesin kanını donduran, Mardin’de N.Ç.’nin yaşadığı olay.
Mardin’de daha 13 yaşında olmasına karşın sokakta
başıboş gezdiği bilinen N.Ç.’nin, içinde
memurların da olduğu 28 kişinin tecavüzüne uğradığı saptandı.
Suçu işleyenlerin, “sokaklarda başıboş geziyordu, çağırınca
geliyordu” diyerek kendini savundukları olayda, mağdurun 13 yaşında olması,
ailesinin çocuğa sahip çıkmaması gibi faktörlerin nasıl oluyor da sanık lehine kullanılabildiğini,
çocuk hakları savunucusu olarak algılayabilmek bile mümkün değil.
Caydırıcılık kavramının altını çizmenin ötesinde
çocuğun yüksek yararı temel prensibinin akla bile gelmediğini söylemek belki de
en doğru tespit olacaktır.
O zaman neden Çocuk Hakları Sözleşmesini imzaladık ve
ondan bahsediyoruz. Neden ÇİMler kuruyor
ve çocuktan yanayız diyoruz.
Hepsi boş olmuyor mu?
O zaman yargıyı da listenin başına yazarak konuyla
ilgili çalışan tüm meslek gruplarına çocuk haklarını ama maddelerini değil
felsefesini anlatmak gerekiyor.
Belki de buradan başlamak en doğrusu.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder