Sayfalar


ULUSAL İLETİŞİM AĞI

25 Eylül 2011 Pazar

Kız Çocukların Eğitimi Ve Çocuk Hakları Sözleşmesi

Eğitim bir ülkenin kalkınmasında ve refah düzeyine çıkmasındaki temel faktör. Eğitim dediğimiz  kavram; okur-yazarlıkla başlıyor, okul öncesi eğitim, ilköğretim, orta öğretim ve yüksek öğretimle sürüyor. Toplum eğitimini de eklemek gerekiyor.

Görüldüğü üzere yaşamın her katmanında eğitim var.

Eğitimin şu son yıllardaki umutsuz tablosunun değişebileceğini düşündüren hamlelerin gündeme  gelmesi, eğitimle ilgili iyi şeyler olabileceğini gösteriyor.

Çocukların eğitimi, gelecek dönemin kuşaklarının iyi yetişmesini sağlayacağı için çok önemli. Ama  birey olduklarının bilincini verebilmek de onları bilgiyle donatabilmenin yanı sıra birey olma yani haklarından haberdar olmalarıyla mümkün .

Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalamış olan bir ülke olmamıza karşın aradan geçen 23 yılda halen  içselleştirememiş olmamız, Sözleşmenin kağıt üstünde kalmasına neden olmakta.

Hem çocuklara hem de öğretmenlere Çocuk Hakları Sözleşmesini öğretmek ilk adımlardan birisi olmak zorunda.

Bu Sözleşmenin sadece maddelerden oluşmadığını, birey olabilme, hakları olan bir birey olduğunun  bilincinin oluşturulabilmesi temek kuraldır.

“Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” 1994 yılında 4058 sayılı yasa ile iç hukuk kurallarına dönüştürülmüştür.

“Çocuk Hakları Sözleşmesi”nde Taraf Devletlerin çocukların eğitim hakkını kabul edecekleri ve bu hakkın “fırsat eşitliği” temeli üzerinde gerçekleştirilmesi için Sözleşmede yer alan önlemleri alacağı belirtilmiştir.

Bu boyutun özellikle okul öncesi dönemi de içerecek şekilde çocukların eğitim kapsamına alınması    ve özellikle kız çocuklarının eğitime kazandırılması temel boyuttur.

Toplumun yarısını yok sayarak kalkınmanın mümkün olmadığını görebilmek gerekir. Kız çocukların eğitime kazandırılması da bunun ilk adımıdır.

2001/2002 öğretim yılında orta öğretim kademesinde net okullaşma oranı toplamda %48,1 iken, erkek ve kız çocukları için bu oran sırasıyla %53 ve 42,9 olarak kaydedilmiş, 2010-2011 öğretim yılına gelindiğinde ise, net okullaşma oranı %69,3 olmuş, erkek ve kız çocukları için net okullulaşma oranı sırasıyla %72,3 ve 66,1 olarak gerçekleşmiştir.

İlköğretimde %100 olan “Cinsiyet Oranı”nın orta öğretim kademesinde %88,1’e gerilediği görülmektedir.

Orta öğretime devam eden 4.748.610 öğrencinin % 45,5’ini kız çocukları oluşturmaktadır.

İşgücü piyasasına ara eleman yetiştiren mesleki ve teknik liselere devam eden 1.837.924 öğrencinin %42,3’ünü kızlar oluşturmaktadır. Bu kızların çoğunluğu Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne bağlı okul/kurumlara devam etmektedir.

Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okul/kurumlarda ise, erkeklerin %55,5, kızların ise %44,5 katılım gösterdiği görülmektedir.

Bu katılımın güçlendirilmesi gerekmektedir.

Çocuk Hakları Sözleşmesinin bu perspektifte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun  için ilk adım da öğretmenlere Sözleşmeyi öğretmek ve içselleştirmekten geçmektedir.


Kaynak gösterimi:  www.0-18.org 

18 Eylül 2011 Pazar

Okullar Açılıyor

Bu yıl da okulların açılmasıyla birlikte “0-18 Vurursan Kırılır” Çocuk Hakları İçin Yurttaş Hareketi de yeni dönemine başlıyor. Artık gelenekselleşen yeni eğitim dönemiyle aynı haftada başlamamızın çok net bir nedeni var. Çünkü çocuklar için en önemli ve yaşamsal hak, eğitim. Eğitim, gelecekte mutlu olmalarını sağlayacak en önemli anahtar.

Bu eğitim yılı yeni bir Milli Eğitim Bakanıyla başlıyor. Akademisyen, bundan önceki çalışmalarıyla ciddi  ve tutarlı çizgiye sahip bir bakanla milli eğitim yeni döneme başlıyor. Aslında bundan önceki yönetilişine bakıldığında geç bile kalınmış bir hamle. Umutların boşa çıkmayacağı bir dönem olmasını  dileyerek gündeme bir göz atalım.

Türkiye dışarıdan bakıldığında, potansiyeliyle ama özellikle genç nüfusuyla umut vaad eden ve geleceği çok parlak olduğundan hem fikir olunan bir ülke.

Bunun doğru olması için de ilk hedef bu geç nüfusun doğru yönlenmesinin sağlanması. Eğitim de kilit nokta. Doğru eğitimle yetişecek genç kuşaklar bu ülkeyi de beraber taşıyacaklar.

Önce çok acil sorunlara başlıklarla göz atalım;

Öğretmenlerimiz; Dışı bizi içi onları yakan bir grup. Profesyonel olarak tatmin olamayan bir iş kolu olmanın ötesinde öğretmen olmalarının getirdiği çok büyük sorumlulukla öğrencilerini eğitebilme potansiyellerinin ne düzeyde olduğunun sorgulandığı bir grup. Çok acil el atılması hem ücret ve koşullarda tatmin edilmeleri hem de yeterli bir öğretici düzeyine getirilmeleri gerekli

SBS; Çocukların yarış atı haline getirildiği bu sınav sisteminin bir an önce gözden geçirilmesi ve revizyon edilmesi gerekli. Yoksa, ezberci ve kısıtlı bir kuşak bizi bekliyor. Durum gerçekten vahim. Sistemin bu denli yıkıcı ve çocukları kısıtlayıcı olmasına karşın bir çok boş kontenjan kalması da işlemediğini gösteriyor ki  gelecek yılın önleminin bir an önce alınması bir zorunluluk.

Okul öncesi eğitimi; Uzun yıllar yok sayılan bu dönemin eğitimde başarılı olmanın en önemli kriterlerinden birisi olduğunun anlaşılmasıyla tüm Dünya’da ağırlık verildiği gözlenmekte. Bizde ise  birkaç küçük kıpırdanmanın dışında net adımların atılmadığı gözlenmekte. Bu dönem artık bu konuda  adımlar atılması gerektiği çok açık.

Devamsızlık; Okula başlamayanların okula başlatılması çok önemli ama pratikte özellikle kız çocukların okula başlatıldıkları ama sonra devam etmedikleri gözlenmekte. Buna acil çözümler bulmak gerekli. Ayrıca risk altındaki sokak çocuklarının ve suça itilen çocukların da bu duruma düşmelerindeki temel nedenin okula devamsızlık olduğunu unutmamak gerekmekte.

Şiddet; Okuldaki şiddet topluma paralel olarak artış göstermekte. Artık sadece öğretmenin öğrenciye olan şiddetini değil aynı zamanda öğrencinin öğretmene olan şiddetini ama daha da önemlisi  çocukların birbirine olan şiddetine sıklıkla tanık olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Buna önlem alamazsak, yakında okul çetelerine ve organize suçlara da tanık olacağımızı söylemek çok da falcılık  olmayacak.

Kız çocukların eğitime kazandırılması da üzerinde durulan ama hala çözüme kavuşmamış konulardan birisi. Bu da mutlaka üzerinde durulması gereken konulardan birisi. Bu sorun çözüldüğünde toplumun yarısının da aktif yaşamda olacağının unutulmaması gerekir.

Görüldüğü gibi bu yıl da sorunlarla birlikte açılıyor. Ama enerjik, gerçekten iş yapabilen kişilerle  çözümler her zaman olabilir.

Yaşamın olduğu yerde umut da her zaman vardır. 

Kaynak gösterimi: www.0-18.org